Yasağın kalktığı gün patlamamış bir bombayla oynarken eli ve ayağı kopan 12 yaşındaki Yusuf’un akrabalarının yanındayız. 13 yaşındaki kuzeni Melek, patlama anına şahit olduğunu ve çok korktuğunu söylüyor. Melek, “Savaşın bitmesini istiyorum çünkü ölmek istemiyorum. Barış istiyorum” diyor. Meleğin annesi söze giriyor; “Yusuf ağabeyimin oğlu. Okula gidip geliyordu.”
ŞOFBEN SES ÇIKARDI POLİS ATEŞ AÇTI
TAVUĞU, KEDİYİ, İNEĞİ DE ÖLDÜRDÜLER
Behlül, “Bu ablukada tek yediğimiz peynirdi. O da elektrik olmadığı için sıcaktan bozuldu. Kimseyi dinlemeden her şeye ateş ettiler. Tavuğu da öldürmüşler, kediyi de, ineği de” diyor. Keskin nişancılar yüzünden pencereye bile çıkamadıklarını anlatan Behlül devam ediyor; “Bu evi yapalı 1 sene oldu. Mutfak dolaplarını savaştan 3 gün önce taktırmıştık. Evin alt katındaki dükkanlara daha yeni cam taktırmıştık, yakında açacaktık dükkanı. Tam rahata erecektik, her şeyimizi yerle bir ettiler. Huzur kalmadı, ne yapacağımızı bilemiyoruz.”
BATIYA KAÇSAK BİZE ORADA DA SALDIRIYORLAR
“Kaçıp gidelim diyoruz, nereye kaçacağımızı da bilmiyoruz” diyen Behlül, “Kaçsak bu sefer de batıda saldırıyorlar. Ağabeyim fındık toplamaya gitti batıya. Bizi kesin dövecekler, diyor. Ben de zamanında gitmiştim fındığa, iş bittiği anda hemen kovuyorlar bizi. Batıdakiler ne yaşadığımızı bilmiyor. Kanallar gelip çekseydi halimizi o zaman anlarlardı bizi. Biz her şeye rağmen, barış istiyoruz.”
POLİS ABLUKASINDAKİ HASTANE ÇALIŞANLARI: CAN GÜVENLİĞİMİZ YOK KONUŞAMAYIZ
Hastanenin bahçesinde ellerinde silah, hazır halde bekletilen onlarca polis ve zırhlı araç görüyoruz. Acil kapısından giriş yapıp ilerledikçe elleri tetikte bekleyen polis sayısı çoğalıyor. Danışmada kayıt yapmak için oturması gereken hastane çalışanı ayakta dururken, polisler danışma bankosunun arkasında oturup gelen hastaları karşılıyor. Abluka zamanında yaşadıkları sıkıntıları konuşmak için sağlık emekçilerine soru sormak istesek de, ‘Bizim bu hastanede can güvenliğimiz yok, konuşmak istemiyoruz’ diye geri çeviriliyoruz.. Cansu PİŞKİN / EVRENSEL