Kulp’ta 24 Aralık 1991 günü, 3 PKK’lı için düzenlenen cenaze törenine ateş açıldı. Kulp Jandarma Komando Taburu yakınlarındaki olaylar sırasında iddiaya göre; askerlerin grubun üzerine ateş etmesi sonucu köylüler Mehmet Nesip Altın, Neytullah Tekin, Hayrettin Demirtuyi, Felemez Bulut, Ömer Öztürk, Ali Miltaş ve Şahin Tekin yaşamını yitirdi. Cenazeye katılan 54 kişi, dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıp beraat ederken, 25 Ağustos 1992’de 7 köylünün öldüğü olayla ilgili dönemin Kulp Cumhuriyet Savcısı tarafından Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na fezleke gönderildi. Fezlekede, olay tarihinde Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olan, tuğgeneral rütbesine yükseldikten sonra emekliye ayrılan ve 1999’da Trabzon’da trafik kazasında ölen Albay İsmet Yediyıldız’ın, İl Valisi’nin karşı çıkmasına rağmen ateş emri verdiği ifade edilirken, “Maktullerin ölümü ile sonuçlanan olayların meydana gelmesine sebep olduğu, görevini kötüye kullandığı iddiasının mevcut olması nedeniyle, görev ve sıfatı nazara alınarak İsmet Yediyıldız hakkındaki dosya ayrılarak Diyarbakır Valiliği’ne gönderilmiştir” denildi.
SAVCI, DOLAN DOSYAYI YENİDEN AÇTI
Olay günü Kulp’ta olan Hazro, Silvan, Ergani ve Lice jandarma komando bölükleri personelleri hakkında soruşturma izni için ilçe idare kurullarına yazı yazıldığı belirtilen ve İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız’ın ‘Görevin ifası sırasında adam öldürmek ve aynı suça teşebbüs’ iddiasıyla yargılanması için izin istenen fezleke ile ilgili işlem yapılmazken, soruşturmaya bakan başka bir savcı 7 Temmuz 1993 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı gereğinin yapılması için il ve ilçe idare kuruluna gönderdi. Kulp’ta 7 kişinin ölümü ile sonuçlanan olayla ilgili soruşturmada 2005 yılına kadar işlem yapılmadığını belirten avukat Nahit Eren’in olayda ölen ve yaralanın bazı kişiler için yaptığı terör tazminatı başvurusuyla ortaya çıktı. Eren’in 7 yıl süren ısrarlı takibi sonucu 21 yıl önce meydana gelen olayla ilgili dosya 2005 yılında yeniden açılırken, Kulp Cumhuriyet Savcılığı dosyanın zaman aşımına uğramasına kısa süre kala bir suç duyurusu dilekçesi ile yeniden soruşturma başlattı. Soruşturmanın açılınca dosya zaman aşımından kurtarılırken, ‘Adam öldürmek ve adam öldürmeye teşebbüs’ten açılan soruşturma kapsamında olayın yaşandığı gün Kulp’ta görevli olan 37 subay ve astsubayın ifadesi alındı.
Soruşturmayı olaydan 26 yıl sonra tamamlayan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Kasım 2017 günü “Adam öldürme ve silahla yaralama” suçundan 33 asker hakkında takipsizlik kararı verdi. Albay Yediyıldız’ın dosyasının izin talebi ile Diyarbakır Valilliği’ne, diğer askerlerin dosyalarının ise Kulp Kaymakamlığı’na gönderilerek soruşturma izni istendiği belirtilen kararda, dosyaların akıbeti sorulduğunda Diyarbakır İl İdare Kurul’unda konuyla ilgili belge ve bilgiye rastlanmadığı, Kulp Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu’nda dosyanın kayıtlarda mevcut olmadığının bildirildiği ifade edildi. 7 kişinin ölümüne sebebiyet veren ateşli silahın olay yerindeki jandarma personeline ait olduğuna ve dolayısıyla jandarma personelinin bu kişilerin ölümüne sebebiyet verdiğine dair hiçbir delil bulunmadığı öne sürülen kararda, ölenlerin vücutlarından çıkarılan ya da olay yerinde ele geçirilen mermi çekirdeği ve boş kovanların hangi jandarma personelinin silahından ateş edildiğine dair bilirkişi incelemesi de bulunmadığı kaydedildi.
SAVCI: MEŞRU MÜDAFAA!
Savcılık kararında, ‘jandarma personelinin maktullerin ölümüne sebebiyet verdiği kabul edilse dahi meşru meşru müdafaa şartlarının oluştuğu kanaatine varıldığı’ belirtildi. Askerlerin, protestocuları dağıtmak ve yaşam haklarını korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları kaydedilen kararda, ‘saldırı ve savunmanın orantılı olduğu’ vurgulandı.
Müşteki ailelerin avukatı Nahit Eren, takipsizlik kararının kaldırılması için Sulh Ceza Hakimliği’ne başvuru yaptı. Dilekçesinde, dosyada bulunan somut delillere rağmen, yargılama ile somutlaşacak meşru müdafaa olgusuna karşı takipsizlik kararı verilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini belirten Eren, şöyle dedi:
“Olay tarihinde güvenlik güçleri yaşamını yitiren örgüt mensuplarının defin işlemlerine müsaade etmeyeceklerini ve cenazelerin kendilerine teslim edilmesini istemişlerdir. Ailelerin cenazeleri teslim etmemesi üzerine kitle üzerine ateş açılmış ve 6 sivil yaşamını yitirmiştir. Olayda 9 sivilin ateşli silahla yaralandığı belirtilmiştir. Olay anında asayiş komutanı olarak birliklere emir veren Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız’ın emri ile sivil gruba yapılan bir saldırı söz konusudur. Güvenlik güçleri tarafında öldürülen 6 sivilin terör örgütüyle bağlantılarının olduğu, üzerlerinde ateşli silah bulunduğuna dair bir delilin varlığı mevcut değildir. Güvenlik güçleri, orantısız bir şekilde ateşli silahlarla kitle üzerine hedef gözetmek suretiyle ateş etmişlerdir. 26 yıl sonra olay tarihinde alınan ifadeler ışığında dönemin Cumhuriyet savcılarının yapmış olduğu hukuki değerlendirmeler ve tespitler görmezden gelinerek takipsizlik kararı verilmiştir. Savcılık makamının kendisini yargılama makamı görerek, meşru müdafaa nitelemesi ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı, ceza hukuku açısından kabul edilemez.” / DHA