AMED
Amed’de "faili meçhul" cinayete kurban giden ve kaybedilen yakınları için her hafta gerçekleştirdikleri eylemlerini, 311'inci haftasında sürdüren kayıp yakınları ve İHD Amed Şubesi üyeleri, yine Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme Mezopotamya’da Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Din Adamları Derneği (DİAY-DER) üyeleri ile insan hakları aktivistleri katıldı. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla yapılan eylemde, her hafta olduğu gibi aileler, ellerlinde yakınlarına ait fotoğrafları taşıdı.
Eylemde, Gazi katliamından sonra 21 Mart 1995'te Aksaray-Topkapı tramvayında gözaltına alındıktan sonra katledilen ve cenazesi yıllar sonra bulunan Hasan Ocak'ın katledilmesine ilişkin yargı sürecine karşılaşılan zaman aşımı tehlikesine dikkat çekildi. Zaman aşımına uğrama tehlikesi bulunan Ocak davası için kayıp yakınları açtıkları "Bu kez zaman aşımıyla kaybedilmeye çalışılıyor" pankartıyla tepkilerini gösterdi.
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şube Başkanı Raci Bilici, yaptığı konuşmada şu ana kadar hiçbir kayıbın faillerinin bulunmaması ve adaletin sağlanmaması üzerinde durdu.
Hala her gün yeni bir cinayetin yaşandığını, çocukların katledildiğini ifade eden Bilici, devletin yaklaşımının değişmediğini ifade etti. Faillerin gizlendiğini belirten Bilici, "Devletin o kirli yüzünü gizleme tutumu devam ediyor. Kürdistan'da yaşanan vahşetin ortaya çıkarılması için bir adımın atıldığını görmedik. Hükümetler değişti ama hiçbirinin tutumu ve zihniyeti değişmedi" dedi. Devletin geçmişiyle yüzleşmek yerine, insan hakları savunucularına yönelik baskılar kurduğuna dikkat çeken Bilici, "Bizlere karşı davalar açılıyor. En son Sayın Eren Keskin yoldaşımız bu devletin çocukları katlettiğini, bu devletin vahşet yaptığını, yüzleşmesi gerektiğini söylediği için ceza aldı. İşte devletten tam da beklenen budur. Çünkü eğer bir devlet geçmişi ile hesaplaşmasa o geçmişte yaşadığı vahşetlerin üzerine gitmezse bu kirli cinayetleri yapanların üzerine gitmezse, tabiî ki bu devlete yakışan budur. Tabi bizi yargılayacak ve engelleyecek" şeklinde konuştu.
Konuşmasının devamında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Amed’e gelecek olması üzerinde duran Bilici, Davutoğlu'ndan bu coğrafyada yaşanan hukuk ayıplarının kapatılmasını, işlenen cinayetlerin açığa çıkarılmasını ve bu kirli ilişkilere bulaşmış görevli kim varsa deklere etmesini beklediklerini söyledi.
OCAK DAVASI ZAMAN AŞIMINA UĞRAYACAK
Bilici'nin ardından konuşan ESP Amed İl Örgütü sözcüsü Ramazan Karakaya ise, dosyası zaman aşımına uğrayacak olan Hasan Ocak'ın davasına dikkat çekti.
21 Mart günü dosyanın zaman aşımına uğrayacağını kaydeden Karakaya, "Daha önce AİHM'de açılan davada Türkiye mahkum edildiği halde, Türkiye dosyayı kapatma yoluna gidiyor. Kenan Bilgin'in dosyasının kapandığı gibi Hasan Ocak'ın da dosyasını kapatmaya çalışıyorlar" dedi. Kamuoyuna bu konuda çağrıda bulunan Karakaya, dosyanın zaman aşımına uğramasına izin vermeyeceklerinin altını çizdi.
Karakaya'nın konuşmasını sonlandırması sonrası ise Mardin'in Nusaybin ilçesinde, 7 Temmuz 1994 yılında Özel Harekat polisleri tarafından evinin önünde katledilen M. Tevfik Sincar'ın hayat hikayesi, İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi Abdullah Zeytun tarafından okundu. Eylem, yapılan oturma eylemi ile son buldu.
CİZRE
Şırnak'ın Cizre ilçesinde, 318 haftadır "faili meçhul" bir şekilde kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sorup, faillerin bulunmasını isteyen Dayikên Şemîyê (Cumartesi Anneleri) bu hafta da Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, Cizre ve Silopi'de 27 Aralık'ta başlayan çatışmalarda polis tarafından katledilen 5'i çocuk 6 kişinin fotoğrafları ve kayıpların fotoğrafları taşındı. Yüzlerce "faili meçhul" cinayete kurban gidenlerin fotoğraflarının bulunduğu "Kayıplar albümü" pankartı taşınan eyleme, Cizre Belediyesi Eş Başkanı Leyla İmret, HDP ve DBP yöneticileri ile MEYA-DER, İHD, KURDİ-DER ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri de katılarak destek verdi. Çocuklarında katıldığı bu haftaki eylemde, 1994 yılında Habur Sınır Kapısı'nda JİTEM elemanları oldukları belirtilen kişilerce göz altına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Ömeroğlu'nun kaybediliş hikayesi anlatıldı.
Hikayeyi anlatan Ömeroğlu'nun kardeşi Salih Ömeroğlu, ağabeyinin Silopi'de bulunan Habur Sınır Kapısı'ndan JİTEM olduklarını belirten kişilerce göz altına alındığını ve o günden sonra bir daha kendisinden haber alamadıklarını söyledi. Ağabeyinin BOTAŞ Askeri Taburu'na götürüldüğü belirtildiğini anlatan Ömeroğlu, "Burada asit kuyularının olduğunu biliyoruz. Bu insanların sorumluları yargılanmadan, failleri ortaya çıkmadan bizler mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Şunu çok iyi biliyoruz adalet talep ettiğimiz tam olarak katilimizdir. Yani katilimizden adalet bekliyoruz. Herkes bunu iyi biliyor bu insanların katilleri devlettir" dedi.
Ardından İHD üyesi Abdulkerim Pusat kısa bir konuşma yaparak, failler bulunup yargılanana kadar mücadelelerini alanlarda sürdüreceklerini dile getirdi.
Yapılan konuşmaların ardından oturma eylemi yapıldı.
YÜKSEKOVA
Yüksekova’da da İHD ve kayıp yakınlarının, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle gerçekleştirdiği oturma eylemi 43'ncü haftasında Sanat Sokağı'nda devam etti. HDP, DBP, MEYA-DER, Gever Demokratik Toplum Meclisi, Hakkari Barosu yöneticileri, İl Genel Meclis üyeleri ve kitlenin katıldığı eylemde, kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Saygı duruşu ile başlayan eylem öncesi konuşan İHD Yüksekova Temsilcisi Muhyettin Ünal, hasta tutsakların durumuna dikkat çekti.
Ardından 15 Temmuz 1994 tarihinde Yüksekova'dan Ağaçlı (Alyava) köyüne gittikleri sırada yolda gördükleri silahlı 3 kişiyi araçlarına almadıkları için araçları taranan Fevzi Tekin yaşadıklarını anlattı. Tekin, "Arkadaşım öldü ama ben 21 yıldır her gün ölüyorum. Ben ve eniştem Faysal Aslan daha önce topladığımız çalı çırpıların eve getirilmesi için yola çıktık. Akşamüzeriydi. Alyava köyüne giderken, aniden 3 silahlı kişi aracımızı durdurarak kendilerini köye götürmemizi istediler. Kabul etmeyip köye doğru arabamızı sürdük. Köy girişinde bize 'dur' ihtarı çekilmeden aracımız tarandı" dedi. Araçlarının taranması sonucu eniştesinin katledildiğini anlatan Tekin, şöyle devam etti: "Ben ise ağır yaralı olarak gözaltına alındım. İşkenceli sorgudan sonra Diyarbakır'a götürüldüm. Tedavim yapılmadığı için yüzüm ve vücudumu kurtlar sarmıştı. Gözlerim ve çenem mikrop toplamıştı. Daha sonra, anlaşıldı ki bir gözümü tamamen bir gözümü ise yüzde 96 görme yetisini kaybetmişim. Çenem ise parçalanmıştı. Bunun üzerine tahliye edildim."
Adalet çağrısını yineleyen Tekin, "Beni bu hale getirenlerin bir an önce yakalanıp adaletin önüne getirilmesini istiyorum. Faili meçhul olarak giden arkadaşlarım bir gün öldürdüler gittiler. Ben ise her gün ölüyorum. 21 yıldır bu azabı çekiyorum" diye belirtti.
Kayıp yakınları 5 dakikalık oturma eyleminden sonra 44'üncü haftada buluşmak üzere dağıldı.
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, 1990'lı yıllarda "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini bu hafta da Atatürk Parkı'nda bir araya gelerek sordu. Eylemde, 90'lı yıllarda katledilenlerin fotoğrafları taşındı. DBP, HDP, MEYA-DER, KURDİ-DER, Barış Anneleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve halkın katıldığı eylemde konuşan İHD Batman Şube Başkanı Mehmet Bağatır, bölgede işlenen cinayetlerin faillerinin bugüne kadar yargılanmadığını kaydetti. DAİŞ çeteleri ile AKP iktidarının Kürtlere karşı aynı zihniyete sahip olduğunu kaydeden Bağatır, "DAİŞ çeteleri nasıl Kobanê'de kadın ve çocukları katlediyorsa AKP'de Kürdistan'da aynı zihniyetle kadın ve çocukları katlediyor" dedi.
Yapılan konuşmanın ardından oturma eylemi yapıldı. / Firatnews