Hüseyin Taşkaya'nın kemiklerinin bulunması ve gözaltında kaybolmasından sorumlu olanlardan hesap sorulması talepleri yinelendi.
Hanım Tosun: Edi Bese!
Cumartesi Anneleri/İnsanları'ndan Hanım Tosun, Kürtçe yaptığı konuşmasında, dün Yüksekova’da yaşanan ölümlere değindi:
"Yaklaşık iki aydır konuşmamayı düşünüyordum. Çünkü artık konuşmaya gerek yok, taleplerimiz belli. Ancak dün başımı yastığa koyduğumda yüreğim yandı. Çünkü dün Yüksekova'da 34-35 yaşlarında iki insan devlet güçleri tarafından katledildi. Bu, Türkiye Devleti'nin Kürdistan'da işlediği cinayetlerden biridir. Yıllardır olduğu gibi AKP Polisi bu katliamı gerçekleştirmiştir.
"Biz barış istiyoruz. Fakat bizim barış taleplerimizin karşılığı sürekli savaş oluyor. Bu konuda da ısrarcı davranıyor, katliamlar gerçekleştiriyor. Bu katliamlar Başbakan'ın onayı olmadan gerçekleşemez. Daha dün burada gençler Aydın Erdem'in anması için bir araya geldiler ancak yine devletin şiddetiyle karşılaştılar. Bu da devletin anlayışının değişmediği anlamına geliyor. Ancak biz Cumartesi anneleri bunların hesabı sorulana kadar burada olacağız ve mücadelemizde ısrarcıyız. "
Serpil Taşkaya: Siverek'teki kemikler benim için umut olmuştu
Hüseyin Taşkaya'nın Kızı Serpil Taşkaya "Babamın gitmesini istemedim, gittiğinde beni öpmek istedi, izin vermedim belki gitmez diye. Sanki onun geri gelmeyeceğini biliyor gibiydim. Son sözleri 'Ben gidiyorum annenize ve kendinize çok iyi bakın oldu" dedi.
Babasının gözaltına alındığı sırada 7 yaşında olduğunu hatırlatan Serpil Taşkaya “Büyüdükçe, babam beni tanıyamaz ben onu tanırım diyerek babam yaşındaki insanların yüzlerine baktım" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu'nun verdiği bilgiye göre 20 yıldır arayışını sürdüren Taşkaya ailesi, 5 Eylül 2013'te Siverek'te yapılan inşaat kazısı sırasında açığa çıkan toplu mezarla umutlandı.
İHD Urfa Şubesi ve diğer kayıp yakınları ile birlikte savcılığa başvurarak, soruşturma yapılması talebinde bulunuldu. Kemiklerin bir kısmını inceleyen Adli Tıp, 50 yıl ve önceki yıllara ait olabileceği açıklandı. Ardından savcılık “Soruşturmaya gerek yoktur” kararı vererek dosyayı kapattı.
Yapılan basın açıklamasında 'Bu bölgenin mezarlık olarak kullanılmadığını biliyoruz. Ayrıca bu bölgenin 90'lı yıllarda korucuların denetiminde olduğu ve burada işkence mekanlarının olduğuna dair tanıklar varken açığa çıkan toplu mezarın üzerinin örtülmesi kabul edilemez" denildi.
Serpil Taşkaya ise “Siverekte bulunan kemikler benim için umut oldu. Babamın olduğunu umut ettim ama devlet bunu bile çok gördü bana. Ancak devlet bizi birkaç kemikle sustaracağını sanmasın. Buradaki insanların kemikleri bulunana kadar biz burada olacağız" dedi.
Hüseyin Taşkaya'nın kaybedilişi
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un açıklamasına göre 12 Eylül döneminde beş yıl cezaevinde kalan Hüseyin Taşkaya, cezaevinden çıktıktan sonra İnşaat işine girdi . Varlıklı bir müteahhit olarak yaşamını sürdürmekteydi. Adının ölüm listesinde olduğunu öğrendiğinde ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındı. Ardından kalan işlerini tamamlamak için bir süreliğine Siverek'e döndü ve amcasının evinde kalmaya başladı.
6 Aralık 1993 tarihinde askerler, polisler, Bucak aşiretine mensup korucular otuz araçlık konvoyla, Urfa'nın Siverek ilçesi Bağlar mahallesindeki amcası Mehmet Taşkaya'nın evine baskın yaptı ve Hüseyin Taşkaya'yı gözaltına alarak Merkez Jandarma Komutanlığı'na götürdü.
Hüseyin Taşkaya'yı sormak için emniyete savcılığa valiliğe koşan aileye polisler, bucak aşireti lideri Sedat Bucak'a sormasını istediler. Dönemin DYP milletvekili, aşiret reisi ve korucubaşı Sedat Bucak da "bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor" dedi.
Oğlundan haber almanın umuduyla Siverek Emniyeti'ne giden annesi Fatime Taşkaya'ya Emniyet Amiri "Bir daha bize gelmeyin Diğer oğullarınla birlikte burayı terk edin yoksa onlar da kaybolur" dedi. / Bianet