"Sokağa çıkma yasağı ile beraber başlayan operasyonlar esnasında çekilen fotoğraflar ve videolarla güvenlik güçlerinin attığı top ve havanların Yüksekova şehir merkezi ve mahallelerde verdiği tahribatı gözler önüne seriyor. Yüksekova’da 2 ayına giren sokağa çıkma yasağı devam ederken, yasak nedeniyle Esendere ve derecik beldesi, Şemdinli ilçesi halkı büyük mağduriyetler ile karşı karşıya kalmıştır" diyen Irmak, "Özellikle yeni köprü mevkiinde ve Yüksekova devlet hastahanesinin bulunduğu mevkiinde sokağa çıkma yasağı ile beraber kurulan seyyar karakolların giriş ve çıkışlara getirdikleri yasaklar nedeniyle halk üzerine ambargo bırakmıştır. Türkiye’deki toplumsal barışın sağlanması ve Kürt illeri üzerindeki ablukaların bir an önce kaldırılması elzemdir. Sokağa çıkma yasakları başladığı ilk günden beridir hükümet yetkililerinin toplumsal barıştan uzak açıklamaları ve kamulaştırma kanunları ve TOKİ söylemleri üzerinden ülkeyi şirket haline getiren hükümet yetkililerinin rant devşirme politikaları ile bir çok kişi mağdur edilmektedir. Kürt meselesinde siyasal ve demokratik çözümlerden vazgeçmek çözümsüzlüğü daha derinleştirerek çıkmazlara sürüklemesi ülkenin kaybından ve kutuplaştırıcı siyasettin derinleştirilmesinden başka bir şey değildir. İktidarın Kürdistan’da OHAL ve sokağa çıkma yasaklarıyla çözümü değil çözümsüzlüğü tırmandırdığı ortadadır" dedi.
Çatışmalı sürecin derin kopuşlar getirdiği ve daha fazla büyümeden masaya dönülmesi çağrısında bulunan Irmak, "Kürt halkının ve Kürt siyasal hareketinin birleştirici güç olarak sunduğu modeller tartışılmalıdır. Bu modelin sahiplenilmesi toplumsal barışı ve huzuru beraberinde getirecektir. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti Kürt sorunuyla demokratik çözüme gitseydi, kuşkusuz tarihin seyri farklı olurdu. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra iktidarını kaybeden AKP hükümetinin başlattığı savaş konsepti ile ülke kan revan haline gelmiştir. Çatışmaların başladığı 25 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar 61 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları toplamda 950 günü bulmuş durumdadır. Vekili olduğumuzu Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesinde 5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, son yasak 13.03.2016’da ilan edildi ve operasyon bitmesine rağmen devam etmektedir. Ağustos ayından beri uygulanan ablukalarda 77 kişi yaşamını yitirdi" şeklinde konuştu.
100 binden fazla kişinin yasaklar nedeniyle göçmek zorunda bırakıldığının tahmin edildiğini ifade eden Irmak, "Yüksekova’daki yasaklardan ve yıkımlardan dolayı evlerini terk etmek zorunda bırakılan yöre insanının, daha ziyade, yakın köylere, Hakkari merkeze, Şemdinli ilçesine ve Van’a ağırlıklı olarak göçtükleri tespit edilmiştir. Yüksekova’nın bugünkü demografik yapısını, bilhassa 90’lardan sonra kontra güçlerce -tıpkı bugünlerde olduğu gibi- köyleri yakılmış olan insanlar oluşturmaktadır. Devletin yanlış politikalarının sonucu olarak köylerinden edilmiş vatandaşlarımıza aynı trajedi bu sefer bütün dünyanın gözleri önünde yaşatılmıştır. Van’a, Şemdinli’ye, Hakkari’ye göçertilmiş olan vatandaşlarımız çok zor şartlar içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır. Özellikle göç etmek zorunda bırakılan ailelerin genç bireyleri kendilerini anlam veremedikleri bir durumun ortasında bulmuşlardır. Olasıdır ki; bu durum bilhassa çocuklarda ve genç nesillerde ciddi bir travma meydana getirmiştir. Ve bu durum kimi uzmanların bilimsel makalelerine de konu olmuştur. Uzmanlar bu travmanın toplumsal ve siyasal hayatta da kendini bir öfke olarak gösterebileceğini aktarmışlardır. Bu durum karşısında Bülent Arınç’ın vaktiyle “O işkenceleri ben de görsem dağa çıkardım” minvalindeki tespitinin post-modern bir karşılığı olarak kendisini gösterebilir riskini içinde barındırmaktadır" dedi.
Irmak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İlçedeki operasyonlar esnasında Anayasa’nın 16. Maddesi ile teminat altına alınmış olan konut dokunulmazlığı hakkının ihlali, yörede sürdürülen savaşın adeta rutin bir parçası haline getirilmiştir. Kapıları bombalarla havaya uçurulan evlerden tutun, evlerin duvarlarına, ırkçı ve cinsiyetçi yazılamalara kadar; zorla göçertilmiş olan ilçe sakinlerinin konut dokunulmazlık hakları ihlal edilmiştir.Yaklaşık bir ay önce içişleri bakanlığının duyurduğu “operasyonlar bitti” haberine rağmen ilçedeki evler tek tek yıkılmakta ya da tahrip edilmektedir. Bugüne kadar 5 bine yakın evin yakılıp yıkıldığı söylenmektedir. İlçede biz seçilmişlerin ve STK’ların girmesine dahi izin verilmezken, yöreye koruma ordusuyla getirilen iliştirilmiş gazetecilik uzmanı spikerlere şovlar yapılmıştır.
Çukurca İlçesine bağlı Gündeş Köyü, Ormanlı, Çimenli, Güzeldere ve Köprülü mezralarında 6 Mayıs 2016 günü saat: 23.00’dan geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Yine Çukurca İlçesine bağlı Çığlı Köyünde 4 Mayıs 2016 da ilan edilen sokağa çıkma yasağı 9 mayıs 2016 da kaldırılmıştır. Bu yöredeki insanlarımızın geçim kaynaklarını hayvancılıktan ve tarımdan sağladığı göz önünde tutulduğunda yöre halkının seçimlerde partimizi desteklemiş olmalarından dolayı toptancı bir zihniyetle cezalandırılmak istendiği görülecektir.
Hakkâri valiliğinin 13 Mart 2016 tarihinde Yüksekova’da ilan ettiği sokağa çıkma yasaklarının getirdiği en büyük sıkıntılardan bir tanesi de ekonomidir. Çok uzun bir süredir Yüksekova üzerinde uygulanan ablukalarda ticari işletmelerin iş yapamaması Yüksekova da ekonomiği durma noktasına getirmiştir. Çatışmalı ortamın başlaması hem toplumsal olarak hem de ekonomik olarak ticari işletme ve şirketlerde mağduriyet yaratmıştır. Esnafların kredilerini ödeyememesi, bazı şirketlerin iflas etmesi, halkın SSK ve BAĞ-KUR primlerini ödeyememesi manevi kayıplarla beraber maddi kayıplara da neden olmaktadır. Çevre illerden Yüksekova, Şemdinli ilçeleri ile Esendere ve Derecik beldelerine mal sevkini yapılamaması hem alıcı hem satıcıda mağduriyet yaratmıştır. Çatışmalı ortam başladığından beridir esnaflar banka kredilerini, çeklerini ve senetlerini ödeyemeyecek duruma gelmiş, birçok esnaf ve şirket iflas etmiştir. Neredeyse şehir merkezleri dışında özel güvenlik alana kalmayan ilimiz ve ilçelerinde Baharın gelişiyle beraber gelen tarımsal çalışmaların yoğunluk kazandığı ilçelerimizde, beldelerde ve köylerde uygulanan abluka yüzünden her türlü üretim durmuştur.
Yine Yörenin temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olduğu bilinmektedir. Yasaklarla beraber hayvancılık ve tarım bitme noktasına gelmiştir. Yörenin tek düzlük alanı ve tarım merkezi olan Yüksekova ovasının aylardır insansızlaştırılması çiftçilerin ekim zamanını kaçırmasına neden olmuştur. Bunun da yörenin ekonomisine vereceği zarar ciddi boyutlarda olacaktır. Meraların yasaklanması nedeniyle hayvancılık da aynı şekilde bitme noktasına getirilmiştir. Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar hayvanlarını satmak zorunda kalmışlardır.Bununla beraber Yörede yaz ve ilkbahar dönemleri kısa sürmesinden Dolayı yıkılan binlerce ev ve işyerinin yenilenmesi kış dönemlerine kadar sürecektir. Bu da yöre halkının kış şartlarında evsiz kalma riskinin olduğunu gösteriyor.
Son olaraktan şunu belirtmek gerekiyor. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ne göre; eğitim ve öğretim hakkı vazgeçilemez ve devredilemez bir insan hakkıdır. Yüksekova ilçesinde bulunan 163 okul ve 30 binin üzerinde öğrencinin eğitim öğretim hayatı sokağa çıkma yasakları nedeniyle kesintiye uğramıştır. Sadece bu durum dahi, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların ihlali anlamına gelmektedir. İlçe merkezindeki okulların kolluk güçlerince birer karargah olarak kullanılması ileriki zamanlarda Türkiye’yi uluslararası hukuk camiasında mahkum ettirecek bir durum olacaktır. Bu vahim duruma bir de yasaklar esnasında güvenlik güçlerinin operasyonlar esnasında okulları ağır silahlarla hedef alıp o esnada kayda alması ve bu görüntüleri bir marifetmiş gibi sanal ortam hesaplarında paylaşması eklenmelidir. Bu durum, kolluk güçlerinin yaptığı her hak ihlalini cezasızlıkla ödüllendiren hükümetin bir eseri olduğu görülmelidir."
Basın açıklamasının ardından HDP'li Zeydan basın mensuplarının sorularına cevap verdi.
İlçede yasak boyunca birçok kişinin gözaltına alındığını belirten Zeydan, söz konusu kişilerin savunmasının yapılamadığını, güvenlik gerekçesiyle avukatlara izin verilmediğini kaydetti. İlçeye giden televizyon muhabirleri için reytingleri arttırma adına mizansen olarak evlerin tahrip edildiğini ifade eden Zeydan, "Bu bile gösteriyor ki bu operasyonlar ordaki halkı cezalandırmak için yapılmıştır. O halktan intikam alınmak istenmiştir" dedi.
HDP'li Botan ise HDP-DBP'li yöneticilere ait evlerin özellikle seçilip patlatıldığını vurgulayarak, çatışmalar sona erdikten sonra kimi evlerin de mehter marşı eşliğinde tahrip edildiğini belirtti.
Yüksekova'dan göç eden ailelere devlet tarafından yardım ve destekte bulunulmadığını belirten Botan, Yüksekova'daki yasağın bir an önce kaldırılması ve evleri hasar gören vatandaşlara mevsim koşulları uygun iken yardımcı olunmasının gerektiğini söyledi.