HDP Muş Milletvekili Demir Çelik, Alevilerin temel hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması hakkında Kanun Teklifi verdi.
'AİHS'E GÖRE GENEL VE MUTLAK BİR HAK'
Çelik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü” başlıklı 9. maddesini hatırlatırken, din ve vicdan özgürlüğü gibi manevi değerleri yüksek olan ve geçmişten günümüze kadar sürekli olarak tüm ülkelerce tartışılan bir konuda çıkan ihtilafları doğru çözümleyebilmek için bu maddeyi doğru anlamlandırmanın gerektiğine işaret etti. "Öncelikle bu maddenin hazırlanışında amaçlanan ve korunması gereken hakkın ne olduğu ve yapılan düzenlemeye göre yaşanacak herhangi bir sorunda nasıl uygulanması gerektiği, hangi koşullarda kimlerin hak sahibi olabileceği konusu önem arz etmektedir. Bu sebeple maddeyi üç ayrı bölümde incelemek her zaman en doğru ve kesin sonuç olmasa da doğruya yakın en temel çözüm olacaktır" diyen Çelik, söz konusu maddenin ilk fıkrasında yer alan “ Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir" ifadesiyle, genel ve mutlak bir haktan bahsedildiğini kaydetti. Çelik, "Birinci fıkranın ilk cümlesi bu hali ile düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün sınırlandırılamaz mutlak bir hak olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca bu hak devlet müdahalesine de konu olamayacağı açıktır. Burada ifade edilmek istenen asıl konu bu özgürlüğün kişisel ve içsel olduğudur. Yani birey istediği inanca sahip olabileceği gibi diğer kişiler ya da devlet tarafından bu inanca yönelik herhangi bir sınırlama getirmek mümkün değildir. Kişilerin kendi tercihleri dini inancı ve o inancın gereğini yaşama şeklini belirler. Kişi artık herhangi bir dine mensup olmaya, inancını açıklamaya ya da başka inançları kabul etmek zorunda bırakılmayacaktır" diye ekledi.
Aynı maddede “Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir” dendiğini de belirten Çelik, aynı inanca mensup bir grup, topluluk ya da ülkenin bu inancı dilediği gibi ifade edebileceğini, bu hakkın toplu (kolektif) bir hak olduğunu ifade etti.
'DEVLET MÜDAHALESİNİN MEŞRULUĞUNU İSPAT ETMEK ZORUNDA'
İçsel olarak yaşandığında asla sınırlama getirilmesi mümkün olmayan bu hakkın, dış dünyaya yansıdığında, açıklandığında etki yaratan bir hal aldığına vurgu yapan Çelik, "Bu konuda devlette dâhil olmak üzere asla keyfi uygulamalar söz konusu olamaz. Bu sebeple ikinci fıkra sınırlandırmanın, kanunilik, gereklilik, orantılılık ve ayrımcılık yapmama koşullarına uygun olarak yapılabileceğini ifade eder. Ayrıca bu konuda ispat yükünü de devlete bırakmıştır. Devlet meşru müdahalede bulunduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Ancak bu şekilde sözleşmeyi ihlal etmiş sayılmaz. Meşru müdahalenin olmadığı kısıtlamalarda devlet sorumludur ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 9. Madde kapsamında sorumluluk altındadır" diye kaydetti.
Devletin bu madde kapsamında bazı yükümlülükleri olduğunu da anımsatan Çelik, şöyle devam etti:
"Öncelikli olarak sözleşme ile getirilen bu hakkın fiilen kullanılmasını sağlamak için gerekli önlemleri almakla yükümlü olan devlet bu özgürlüğe saygı gösterilmesini sağlamakla yükümlüdür. Devlet bu yükümlülüğünü yerine getirirken bununla ilgili gerekli tedbirleri almanın yanında, özgürlüğün kullanılmasına müdahale etmemek zorundadır. Kabul edilen ve sözleşme ile öngörülen sınırlar içerisinde birey bu hakkını özgürce kullanabilmelidir. Devlet bireyin bu hakkı kullanmasına bu yönüyle sahip çıkmak zorundadır."
Türkiye’de Alevilerin hayatın her alanında ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz kaldığını ifade ederken, çeşitli bahanelerle işe giriş ve terfilerinin engellendiğini, işten çıkartıldıklarını söyleyen Çelik, bu zamana değin Aleviliğin sorunlarını görmezden gelen inkârcı, asimilasyoncu zihniyetin genellikle yerel ve genel seçimler yaklaştıkça, Alevileri fark ettiğini kaydetti.
DEVLET NEDEN ALEVİLİĞE DÜŞMAN?
Toplumun din hizmetlerini karşılamak için devlet tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sadece Sünni İslam inancıyla ilgili hizmetler yürüttüğü eleştirisini yapan Çelik, Alevilerin inanç ve ibadetlerini yaşamalarına ilişkin mevcut sorunlarının uluslararası kuruluşların gündemine alınarak tartışıldığını, Avrupa Birliği (AB) ilerleme Raporlarında ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında bu sorunların Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle korunan “Din ve inanç hürriyeti hakkının” ihlali olarak görüldüğünü hatırlattı. Cemevlerinin bir ibadet yeri olarak tanınmamasının, Anayasanın 23. ve 90. maddelerine ve yine uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna değinen Çelik, Alevi sorununun Cem evlerinin yasal güvenceye kavuşturulması, zorunlu din dersinin kaldırılması kapsamında tartışılacak kadar dar bir sorun olmadığına da değindi: "Alevi sorunu tarihsel, siyasal, sosyal, ekolojik ve demokratik yönüyle bütüncül bir toplumsallaşma sorunudur. Cumhuriyet tarihindeki tüm Alevi katliamları devletin öncülüğünde, denetiminde ve organizasyonunda olmuştur. Çünkü Alevilik, devletin tekçi, katı merkeziyetçi, dinleri çıkarlarına alet eden yapısına aykırıdır. Bu da devletin Aleviliğe neden bu kadar düşmanca bir tutum içerisinde olduğunu göstermektedir."
11 MADDELİK KANUN TEKLİFİ
HDP'li Demir Çelik tarafından hazırlanan Kanun Teklifi şu şekilde:
"Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amaç ve kapsamı, Alevi yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
Din ve Devlet İlişkileri
Madde 2- (1) Din ile Devlet, Din ile Siyaset ilişkisi yeniden düzenlenir. Din ibadeti ve inancı ile Dini hizmetlerin yürütülmesi özerktir, topluluklara ve cemaate devredilir.
Cem evlerinin hukuki statüsü
MADDE 3- (1) Cem evlerinin hukuki statüsü ibadethanedir. Mevzuat kapsamında diğer ibadethanelerin yararlandığı tüm haklardan yararlanırlar.
Zorunlu din derslerinin kaldırılması
MADDE 4- (1) Zorunlu din dersleri kaldırılmıştır. Tüm inançlar hakkında verilecek eğitimler seçimlik derslerle verilir.
Alevi dergâh ve türbelerinin iadesi
MADDE 5- (1) Geçmişte el konulan Alevi dergâh ve türbeleri iade edilir.
Alevi Öğretimi amaçlı çalışmalar
MADDE 6- (1) Üniversiteler bünyesinde Alevi akademileri kurulur.
Kutsal mekânların korunması
MADDE 7- (1) Kutsal mekânları olumsuz etkileyecek kamu altyapı projeleri yapılamaz.
Aşure günü
MADDE 8- (1) … Aşure günü Bayram günüdür ve resmi tatil ilan edilmiştir.
Barış Köprüsü
MADDE 9- (1) 3. Boğaz Köprüsü’nün adı Barış Köprüsü olarak değiştirilmiştir.
Yürürlük
MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."