Evlerde, işyerlerinde, kahvelerde yapılan sohbetlerde herkes şu soruya yanıt arıyor: "Bundan sonra ne olacak?"
Yaklaşık iki yıllık çözüm sürecinde oluşan ve 7 Haziran seçimleri sürecinde de tazelenen olumlu hava; çatışmalar, 'hendek savaşları', patlayan bombalar, operasyonlar, yıkımlar, göç ve son olarak bazı HDP'li milletvekillerinin tutuklanmasıyla yok olmuş durumda.
HDP ve DBP'nin tabanı bütün bu süreç boyunca devlete tepki gösterdi ve çatışmasızlık sürecinin bitmesinin asıl sorumlusu olarak hükümeti gördü.
Bununla birlikte halkın içinde genel anlamda Kürt siyasi hareketine yönelik de eleştiriler oldu.
Bugünden geriye bakıldığında bu tabanın, hendek ve barikatlarla başlayan eylemlerin hızla evrildiği şehir savaşına da, sivillerin de öldüğü PKK ve TAK eylemlerine de, HDP'lerin bazı çalışmalarına da bazı çeşitli eleştirileri oldu.
Yoğun çatışma ve operasyon sürecinde bu eleştirilerin bir kısmı açıktan dillendirilmedi bir kısmı iç tartışmalarda kaldı.
Ancak şimdi bundan sonra ne yapılacağına dair kritik bir eşikte ve bu kararı tabanına dayanarak almak istiyor.
Şimdi HDP tabanı için bir anlamda, bu yoğun dönemin muhasebesini yapma ve HDP'nin bundan sonra ne yapacağını belirleme dönemi.
Ayhan Bilgen, "Kritik bir eşikteyiz, bir yol ayrımındayız. Ne tarafa gideceğimiz nereye yürüyeceğimizi halkla birlikte tartışacağız" diyor.
Bilgen, "Böyle dönemlerde partiyle ilgili kritik kararları, parti kurullarında, üst organlarında almak yerine, tabanda almak en doğru karardır çünkü alacağınız her kararın arkasında parti tabanınızın durması, bunu içselleştirmesi lazım. Eksikliklerimizi de onlarla yüzleşerek görmek istiyoruz" diye konuşuyor.
Bilgen bu sürecin çok planlı bir şekilde yürütüleceğini, Pazartesi günü düzenlenecek MYK toplantısında halk toplantıları, ziyaretler, anket gibi yöntemlerin tartışılacağını ve kaba bir takvimin de belirlenebileceğini söylüyor.
'HDP'nin toplantılarında süreç enine boyuna tartışılıyor, eleştiriler iletiliyor'
HDP bölgede ev toplantılarına şimdiden başlamış durumda.
Şu ana kadar düzenlenen toplantılarda hararetli tartışma ve sohbetlerin yapıldığı belirtiliyor.
Gazeteciler bu toplantılara alınmıyor. Ancak BBC Türkçe'nin toplantı katılımcılarından aldığı bilgilere göre toplantılarda sadece son dönem değil 1 Kasım'dan bu yanaki süreç de tartışılıyor.
Toplantılarda HDP'ye, çözüm sürecinin bitmesinden bu yana ki dönemdeki politikalarıyla ilgili bazı eleştiriler de yöneltiliyor.
Hem HDP'li milletvekillerinden bazıları hem de bazı DBP'li belediye başkanlarının bu süreçte halkla temasının yeterli olmadığı, gelen eleştiriler arasında.
Peki Diyarbakır sokaklarına çıkıldığında HDP tabanında, HDP'ye dair genel beklenti ne?
Kayapınar'da bijuteri dükkanı işleten Nevin, Meclis'teki çalışmaları durdurma kararının hem yetersiz hem de geç kalınmış bir adım olduğuna inanıyor.
'HDP'den Meclis'ten çok daha önce çekilmeliydi'
Nevin, HDP yasama faaliyetlerinden değil, meclisten tamamen çekilmesi gerektiği görüşünde.
"OHAL ile birlikte meclis de devre dışı bırakıldı. Tüm yetkiler Erdoğan'ın elinde. Bu yüzden yasama faaliyetinden çekilmelerinin çok etkisi olmayacak. Sanki yasama faaliyeti kalmış gibi, HDP çekildiğini söylüyor. Olmayan şeyden nasıl çekilir ki?"
Ona göre HDP bunu 'hendek savaşları' döneminde gerçekleştirmeliydi:
"Belki HDP o zaman yasama faaliyetlerinden çekiliyorum deseydi, daha etkili olurdu. Şimdi eş başkanlar tutuklandıktan sonra, binlerce insan işsiz kaldıktan sonra, benim gibi esnaflar iş yapamaz duruma geldikten sonra meclisin yasamasından da, kendisinden de çekilmişsin bir şey değişmeyecek, her şey daha kötüye gidiyor zaten."
Ofis semtindeki bir kahvede oturan bir grup arkadaşın gündeminde de güncel siyasal gelişmeler var.
Fakat masada oturan dört kişi farklı görüşlerde.
Emekli işçi Mehmet HDP'nin meclis çalışmalarını durdurmasını doğru bulmadığını, halkın kazanılmış haklarının sonuna kadar korunması gerektiğini savunuyor.
Mehmet, son tutuklamalarla HDP'ye büyük bir haksızlık yapıldığını söylüyor, bunun dışında HDP'ye son dönemde bir kırgınlık olduğunu da belirtiyor:
"Evet halkın içinde olmaları gerekir. Hatta geçen sene hendekler sürecinden itibaren halkın içinden çıkmamaları gerekiyordu. HDP'ye bir kırgınlık oldu, bunun sebebi de son yıllarda onları halkın içinde görmememiz.
'Patlama olmasa insanlar tepki gösterecekti'
"Ancak halk, 90'lardaki DEP milletvekillerine yapılan haksızlığı bile daha unutamamışken, HDP milletvekillerinin tutuklanmasını sindirebileceklerini sanmıyorum. Eğer o hâlâ örgütlerin paylaşamadığı patlama olmasaydı, insanlar tepki gösterecekti, ama görüyorsunuz, zorla, baskıyla, şiddetle insanları korkutmuşlar, kimse çıkamıyor."
Enver adındaki arkadaşı da HDP'nin mecliste kalması gerektiğine inanıyor:
"Altı milyon insanın oyuyla seçilen milletvekillerinin yeri hapis değil, meclis. Kürtler o vekil sandalyelerini alınlarının teriyle, hakkıyla aldı. Halkın vekili onlar, sürekli halkın içinde de olmalılar ama bir ay devam etmeseler milletvekillikleri düşecekmiş, bu yüzden HDP vekilleri meclis çalışmalarından çekilmemeli".
Memur olduğu için adını vermek istemeyen din görevlisi, hem HDP'lilere yönelik tutuklamalara tepki gösteriyor hem de birçok memurun haksız yere işten atıldığını belirtiyor ve ekliyor:
"Bence HDP'nin aldığı karar yetersiz. Kalanları tutuklamak için de bir sürü dava açacaklar. Bu yüzden bence meclisten tamamen çekilmeleri gerekir. Kuran bile sana karşı savaş açana sen de savaşmak zorundasın diyor. Adamlar Kürtler karşı komple savaş açmış, açlıkla terbiye ediyorlar, hapisle, ölümle cezalandırıyorlar. Milletvekilleri daha niye kalsın ki orda?"
Aralarında en genç olanı da güvenlik kaygısıyla isminin yazılmasını istemiyor ve o da meclisten çekilmeyi savunuyor:
"Ben nereden bileceğim, yarın sana konuştuğum için bana dava açılmayacağını? Valla çok şey söylemek istiyorum ama işte, hapis işleri falan.
"Sur'da, Cizre'de bu halkın çocukları öldürüldüğünde HDP meclisten çekilmeliydi. Öyle üç gün açlık greviyle olmuyormuş. İnsanlar o süreçte HDP'ye kırıldı ama tutuklanmalarına da çok kızdı. Devlet zaten istemiyor bizi, ne işimiz var orda?"
'HDP Meclis'ten çekilirse çok daha tehlikeli bir süreç başlar'
Diyarbakır'da faaliyet yürüten sendika, meslek örgütü ve STK'larda da gündem HDP'nin bundan sonra ne yapması gerektiği.
Diyarbakır Barosu'nun yeni başkanı Ahmet Özmen, son bir yılda yaşanan çatışma ve şiddet ile son yaşanan gelişmelerin kısa vadede diyalog ve çözüm beklentisini de zora soktuğunu savunuyor. Ancak yeni çözüm arayışlarının toplumu bir nebze de olsa rahatlatacağına inanıyor.
Özmen, "Ancak HDP Eş Genel başkanları ve milletvekillerinin tutuklanması ile Türkiye toplumunun sorunların meclis zemininde çözüm bulacağı beklentisini zora sokan ve gerileten bir uygulama. Kürt meselesi ve diğer sorunların şiddet dışında çözüm yolları olmalı ama son gelişmeler şiddete ve toplumsal gerginliğe neden olacaktır" diyor.
Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Başkanı Raci Bilici demokratik siyaset zemininin yok olma tehlikesiyle yüz yüze olduğunu söylüyor:
"Eğer HDP meclisten tamamen çekilirse Kürt sorunun demokratik siyaset kanalıyla çözüm yolu tamamen kapanmış olacaktır.
Bilici, kent halkındaki sessizliğin hükümet tarafından yanlış okunduğu kanısında:
"HDP'nin açıklamalarına halk destek vermiyor şeklinde yorumluyorlar ama halkın demokratik taleplerine devletin tepkisi çok sert oluyor. Orantısız bir cezalandırma var, baskı çok üst düzeyde. Siyaset kanalı tamamen kapanırsa illegal faaliyetler ile çok daha tehlikeli bir süreç başlar."
Bölge halkında HDP'nin meclisten tamamen çekilmesini talep eden önemli bir kesim olduğunu söyleyen Bilici yine de buna karşı çıkıyor:
"Batı'da da 'idam gelsin' diye başka açıklamalar oluyor. Ama bizler halkın duygusal tepkisine kapılmadan, sağduyulu kararlar almak zorundayız. Halk gerçekten çok öfkeli. Bu yüzden de endişeli ve kaygılıyım. Duygusallığa ve intikam duygusuna kapılmadan tutum belirlemeliyiz. Bu da ancak siyasetin, diyaloğun ve çözümün elini güçlendirmekle olur.
Diyarbakır Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkanı (DİTAM) Mehmet Kaya da, Meclis'ten çekilinmemesi gerektiğini savunuyor:
"Yöntem olarak halka dönmesi, STK'lar ve uluslararası kamuoyuna seslenmesi önemli ama Meclis çalışmalarını askıya alması dahi çok doğru değil, bence bu kararı gözden geçirmeliler.
"PKK ve devletin çatışmaları tırmandırdığı bir ortamda barışın ve meclisin güçlü hale gelmesi için HDP'nin varlığının mecliste devam etmesi önemli.
"AK Parti hem Batı hem de Doğu'da Kürtlerden güçlü bir oy alma becerisine sahipti ama kendi diliyle, yarattığı kutuplaşmayla Kürtlere hitap edecek, politikadan ve dilden çok uzakta. HDP'nin mecliste aktif olarak yer alması önemli ama son yaptıkları açıklamada aldıkları karar umarım kısa süreli bir karar olur".
Kaya'ya göre HDP Meclis'ten çekilirse şiddet çok daha fazla meşru görülecek:
"HDP'nin politikası zaman zaman eleştirilse de Kürtler HDP'yi önemsiyor, çünkü bu partinin varlığı Kürtlerde duygusal kırılmanın önünde önemli bir bariyerdi. Toplumun kendini ifade edeceği, savunacağı alanlar kapanıyor. Bu da PKK'nin eylemlerinin Kürtler tarafından meşru görülmeye başlanması tehlikesine yol açar. HDP'lilerin tutuklanması duygusal kırılmalar yola açıyor. Kürtler şiddeti meşru görmeye başlıyor. Siyaset alanı Kürtlere kapatılırsa PKK şiddeti meşrudur algısı hakim olmaya başlayacak ve asıl tehlikeli olan da budur."
HDP'li Ayhan Bilgen tabandaki toplantıların zaman alacağını ancak şu ana kadar kendilerine ulaşanların Meclis'ten çekilmeyi talep ettiklerini belirtiyor.
Bilgen: Meclis'ten çekilin talebi gelirse uygularız; bu bir blöf değil
Bilgen bu talebi şöyle açıklıyor:
"Bu asla demokrasiden vazgeçmek, barışla ilgili misyonumuz bitirmekle ilgili değil. Ama demokrasi varmış gibi meclisteki bir oyunda dekor olmamızı istemiyorlar.
"Ben Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim. Yıkılan şehirlere bir tek insan hakları heyeti götürmedik, bununla ilgili komisyon kurduramadık. Bütün bunları yapamadığınızda doğal olarak insanlar dönüyor size, 'Niye meclistensiniz' diye soruyorlar.
Bütün bu tartışma süreci sonunda tabandan büyük oranda 'Meclis'ten çekilin' talebi gelirse bunu uygular mısınız diye sorduğumuzda Bilgen, "Gayet tabii" diyor ve devam ediyor:
"Biz siyaseti toplumla birlikte yapıyoruz, bizim başka bir gücümüz yok. O karar ne yönde şekillenirse biz o doğrultuda hareket edeceğiz. Hiçbir arkadaşımız da buna rağmen bir bireysel arayışa girmez.
"Bu talebi belirleyecek olan da önümüzdeki dönemde Türkiye'de belirlenecek tutumdur. Bu bir tehdit, blöf, taktiksel hamle değil. Hangi sonuçları kestirebiliyoruz ama yapacak hiçbir şey kalmamışsa bunu da göze almış durumdayız".
HDP'nin son kararı için, önümüzdeki haftalarda, parti tabanıyla yapılan görüşmelerden sonlanması gerekecek.