HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, hendekler ve sokağa çıkma yasağına ilişkin Diyarbakır’da bir basın toplantısı düzenledi. Salı günü düzenleyecekleri grup toplantısını Diyarbakır’da gerçekleştireceklerini ifade eden Yüksekdağ, Sur’da yaşananlara ilişkin, “Bugüne kadar 5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Toplamda 1.5 ay sokağa çıkma yasağı uygulandı. AKP hükümeti 1 Kasım’dan önce Türkiye’ye huzur, güven ve istikrar vaad ederek oy istedi. Ancak, seçim sonrası şiddetini arttırdı. Sur’da bir insanlık dramı yaşandı ve buna karşı haklı bir insanlık direnişi sergileniyor. İnsanlar, kimlikleri ve onurlarıyla yaşamak istiyor” dedi.
Bu tablonun tek nedeninin kazılan hendekler olmadığını, en büyük, karanlık ve derin zihniyetin, siyasi iktidarın zihniyeti olduğunu gördüklerini söyleyen Yüksekdağ, “Ülkeyi yönetebilme ehliyetine sahip iktidar yoktur. Türkiye halklarının siyasi geleceği her gün bu iktidar tarafından berhava ediliyor. Türkiye toplumunun geleceği karartılıyor. Bugün siyasi iktidar halkın meşru talebi karşısında, gayri meşru bir pozisyon almıştır. Bizler mücadele ile ortak demokrasi değerlerinin kazanmasını istiyoruz. Günlerdir Sur üzerinde bir devlet şiddeti uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
‘İktidar halkla silahla ve operasyon aracılığıyla konuşmasın’
Devletin orduyu göndererek bir operasyon başlattığını ve devletin birliğini ve bütünlüğünü savunduğunu söyleyenlerin ülkeyi bölüp parçaladığını söyleyen Yüksekdağ, “Bir 80 darbesinde, halkla asker karşı karşıya getirilmişti, bir de bugün görüyoruz. Bütün dünyanın gözleri önünde belki bir katliam yaşanacaktır. Halk hendek yüzünden değil devletin silahının, polisinin girdiği yerde göçe zorlanıyor. Tarihi yok etmeyin efendiler. Bin yıldır her şeye kafa tutan tarih, size mi kafa tutmayacaktır. Bu topraklar o tarih için direniyor. O tarihte var olmak için direniyor. İnsanları yok ederek, tarihe savaş açarak kendi iktidarınızı sürdüremezsiniz. Bugün hala bir şansımız ve umudumuz var. Bunu siyasi iktidarın değerlendirmesini istiyoruz” dedi.
‘Kitabımızda teslimiyet olmadığını görecekler’
Şiddetle halkın umudunun teslim alınmaya çalışıldığını belirten Yüksekdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer bize sadece teslimiyet seçeneği sunuluyorsa, bizim kitabımızda teslimiyet olmadığını, direniş ve haklı mücadele olduğunu göreceklerdir. Salı günü meclis grup toplantısını Diyarbakır’da gerçekleştireceğiz. Halkla ile birlikte ve halkın acılarını paylaşmak için toplantıyı burada yapacağız. Artık Türkiye Sur halkının taleplerini tartışmalıdır. Artık silahlar konuşmasın, artık siyasi iktidar halk ile silah ve operasyon aracılığıyla konuşmasın. Bu zor ve kriz dönemlerinde diyalog ve konuşma yolarının sonuna kadar açılmasını bekliyoruz.”
‘HDP’de Erdoğancılar diye bir kanat yok’
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Cumhuriyet’e verdiği röportajda söylediği, “Partide Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı. Bunlar gizli Erdoğancılardı aslında. Bizden çok Erdoğan’ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP’ye neredeyse yalakalık yaparak, sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler. Bunların eski vekil olmalarının nedeni budur” sözlerinin sorulması üzerine ise Yüksekdağ, “Selahattin bey bir röportajda, kullandığı o ifade başkanlık, başkanlık rejimi, başkanlık sistemi hakkında yapılan bir polemikle ilgilidir öncelikli olarak. O polemiğe cevaben, o polemiğin hatırlatılması, polemiğin gündeme gelmesi üzerinden yapılmış bir değerlendirmedir. Buradan genel bir sonucun çıkarılması öncelikle yanlış. Ve oradaki röportajın ve Selahattin beyin ortaya koyduğu söylemin çarpıtılması yada daha iyi niyetli bir ifadeyle yanlış yorumlanması anlamına geliyor. Partimiz bakımından Selahattin beyin kesinlikle öyle bir ifadesi olmamıştır. Bir Erdoğancılar kanadı, Erdoğan seviciler, Erdoğan sevenler diye tabir edilecek bir kanat yoktur.
Daha önceki süreçlerde de aslında böyle bir kanat yoktur. Ancak bu röportaj vesilesiyle yapılan yorumlar ve değerlendirmeler ve bu konunun üzerine yanlış yöntemlerle gidilmesi başka bir yanlışı açığa çıkarmıştır aslında. Konuşulması gereken başka bir yanlışı açığa çıkarmıştır. Partimizin ve Selahattin beyin, Selahattin bey şahsında bütün partimizin aslında ortaya koyduğu tutum, yaklaşım, söylemler, bunların yeniden sorgulanması, yeniden deşilmesi ve hedef haline getirilmesi yaklaşımı sergilenmiştir. Bu tutum oldukça yersiz ve yanlış bir tutum olarak görüyoruz.
HDP’nin böylesi bir süreçte, oldukça ciddi ve kritik siyasi gündemlerle karşı karşıya olduğunu ve böyle bir siyasi mücadele içerisinde olduğunu bilmeyen hiç kimse yok. Bu kadar ciddi, bu kadar hayati sorunlar varken, doğrusu bir röportajdan hareketle HDP içerisinde bir ayırım icad edilmesi ve Selahattin beyin söyleminin buna gerekçe haline getirilmesi yanlış ve art niyetli bir yaklaşımdır” cevabını verdi.
‘Hendekler, 28 Şubat mutabakatı yok hükmünde sayıldıktan sonra açıldı’
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, yaşanan çatışmaların sona ermesi için hükümet ile diyalog kanallarının olmadığını çok istemelerine rağmen muhatap bulamadıklarını da belirterek, hendekler konusunda yapılan şikayetler ile ilgili ise şöyle konuştu:
“Şu an geldiğimiz noktanın artık hendekleri, hendeklerin sınırını, çapını çok aştığını gayet net biçimde söyleyebiliriz. Belki bundan önceki süreçte hendekler ekseninde yapılan tartışmaların bir nebze karşılığı olabilirdi. Ama ben konuşmamda da ifade ettim. Önemli olan siyasi hendekleri kapatabilmek, mesele bu. Siyasi hendekleri kapatamadığınız, siyasi çukurları dolduramadığınız koşullar içerisinde, siyasi zemini stabilize hale getiremezsiniz. Siyasi zemini stabil hale getirmek de siyaset kurumunun görevidir. Her şeyden önce de yürütmenin başındaki hükümetin ve merkezi iktidarın görevidir.
Ama geride bıraktığımız süreç içerisinde o kadar çukur açıldı ki, siyasetin önünde o kadar hendek açıldı ki, o kadar zemin elverişsiz hale getirildi ki, 7 Haziran’dan sonraki sürece şöyle dönüp bakın; 28 Şubat sürecine şöyle bir dönüp bakın. O zaman gerçek anlamda bir hendek gündemi mi vardı Türkiye’nin? Çok lokal, çok münferit çeşitli gündemler, sorunlar karşımıza çıkabiliyordu. Ama o zaman Türkiye bütün kamuoyu olarak, gözünü barışın kalıcılaşma olanağına dikmişti. Ancak ondan sonraki süreç içerisinde sorunun başladığı yer, ilk çukurun açıldığı yer 28 şubat mutabakatının giriş hareketinin yok farz edilmesi olmuştur. Biz dönüp ısrarla bunu anlatıyoruz. Hendek bir sonuçtur sadece. Ama Olmasaydı? Olmasını, hendekler biçiminde bir mücadele yönteminin uygulanmasını bizler de onaylamıyoruz. Ama hendek denilen şey bir sonuçtur sadece. Siyasette esas hendek 28 Şubat mutabakatı yok farz edildikten sonra, yok hükmünde sayıldıktan sonra açıldı. Bunu çok net görmemiz gerekiyor.”
‘Eğer masaya dönülürse hendekler kalkacaktır’
“Hendek konusu, gündeminin ötesinde halkın çok net bir itirazı var: ‘Benim irademi yok saydın, yok farz ettin, ne demek benim irademi yok saydın.’ Ne anlama geliyor bu? ‘Çözüm iradesini yok saydın, barış masasını yok saydın.’ Birinci itiraz bunadır, bunu unutmamak lazım.
Bugün burada yaşanan hareket, burada yaşanan süreç çözüm sürecinin hükümet tarafından bitirilmesinden sonra başlamıştır. Buna itiraz olarak başlamıştır, tepki olarak başlamıştır, bunu unutmamak lazım. Bu ipucunu kaçırdığımız zaman her şeyi kaçırmış oluruz, her şey karanlık bir dehlize dönüşür.
Mesele hendeklerin kapatılması değil. Bu nedenle tek başına keşke hendekleri kapatarak çözülebilse bu sorun. Mesele hendekleri kapatmak değil, kapatılır bu hendekler, kapanır bu hendekler. Bir sene önce Lice’de hendekler yok muydu? Kazıldı, kapatıldı o hendekler, sonra süreç devam etti. Bugün de bu hendekler ömrü billah gidecek değil ki, kazılır kapatılır. Ama sorunu çözmediğiniz sürece, bir toplumsal huzursuzluğu ortadan kaldırmadığınız, yani barış ve demokrasi kapısı açmadığınız müddetçe bu sorunları çözmek mümkün değildir. Biz o nedenle o sorunun kaynağına dönmek için çağrı yapıyoruz. Barış ve çözüm masasına yeniden dönmelidir siyasi iktidar. Eğer o masaya dönülürse, bu huzursuzluklar, bu çatışma ve şiddet ortamı da ortadan kalkacaktır, daha güçlü bir iradeyle ortadan kalkacaktır.”