Kobanê'ye DAİŞ saldırısı ile birlikte direnişin en önemli örneklerinden biri de sağlık alanında ortaya çıktı. Kobanê'de kalan ve direnişe sağlık alanında katılan Kobanêli dört doktor insanüstü bir çaba ve azim ile o günlerde yaşama ve yaşatma mücadelesi verdi. En son Türk devleti gözetiminde 29 Kasım günü Mürşitpınar sınır kapısından yapılan saldırıda üç arkadaşları yaralanan Kobanêli doktorlar ile direnişin başında bu yana yaşadıklarını ve sağlık alanında son durumu konuştuk.
DAİŞ çetelerinin ağır saldırısı ardından Kobanê'de en kritk dönemlerde doktor olarak bulundunuz ve yüzlerce yaralıya müdahale ettiniz. Birçok defa çalıştığınız hastaneler saldırılara maruz kaldı ve ağır silah saldırıları altında çalıştınız. Bu süreç boyunca yaşadığınız zorlukları, hissettiklerinizi ve tüm bunların üstesinden nasıl geldiniz?
Dr. Mihemed Arif Eli Radyolog: Kobanêliyim. Son büyük DAİŞ saldırısından önce radyolog ihtiyacı üzerine görev yaptığım Tunus'tan buraya geldim. Halkıma ve Rojava devrimine sağlık alanında hizmet etmek için geldim. Geldiğimde burada Emel Hastanesi vardı ve orada göreve başladım. Büyük saldırı olmadan evvel bazı yetersizlikler ile birlikte sağlık alanında olumlu sayılabilecek bir ortam vardı. Kobanê'ye saldırılar başladıktan sonra tüm sağlık merkezlerimiz ve hastanelerimize hasar verildi. Kobanê'de saldırıdan evvel benim de çalıştığım Emel Hastanesi’nde en geniş imkanlara sahip olan hastaneydi. Bunun dışında kanton hükümetinin yeni yaptığı Viyan Hastanesi vardı. Bu hastane de hizmet vermeye henüz başlamıştı ve teknik donanımı tamamlanmaya çalışılıyordu. Bu hastane halkımızın da büyük desteği ile hazır hale getiriliyordu. Kobanê'de sağlık hizmetleri sorununu önemli ölçüde çözecekti.
DAİŞ çeteleri kente girdiklerinde ilk olarak Viyan Hastanesi’ni hedefledi ve bu hastaneyi yıktı. Daha sonra bizim çalıştığımız Emel Hastanesi çetelerin saldırısına uğradı. Biz de bu hastaneden ayrıldık ve sınırda kapıya yakın bir yerde bir evi hastaneye dönüştürdük.
‘BAZEN ÇARESİZCE ÖLÜMLERİ İZLİYORDUK’
Savaşın ve saldırıların en yoğunlaştığı günlerde evden dönüştürdüğümüz bu hastanede çalıştık. Bu günlerde yaşadıklarımız belki sayfalara sığmaz. Yanı başımızda bazen insanlar hafif bir yara ile kan kaybından yaşamını yitirirken, bizler tıbbi malzeme yetersizliğinden müdahale edemedik. O günler doktor olarak, insan olarak bizim için çok zor günlerdi. Hastanemizi bırakarak bir eve yerleşmiştik. Malzemelerimizi yanımıza almamıza fırsat olmadı. O günlerde Türk devleti de kapıdan yaralıların geçişini olabildiğince geciktiriyordu. Bazen bir yaralı geliyordu ve biz küçük bir müdahale veya kan verilirse kurtarılacağını biliyorduk. Yeterli malzememiz olmadığı için müdahale de edemiyorduk ve bir an önce kapıdan Türkiye'ye geçirilmesi gerekiyordu. Ama kapıdaki engellemeden dolayı yaralı orada şehit düşüyordu ve biz çaresizce izliyorduk. Durumumuz savaş anında hiç silahı ve cephanesi, kalmayan bir savaşçıya benziyordu. Biz de doktorlar olarak bu duruma düştük.
Bir kere sekiz yaralı aynı zamanda getirildi. Bazı yaralılara müdahale ettik, ama diğerlerine edemedik ve kapıdan da geçmelerine izin verilmedi. O akşam yaralılardan dördü şehit düştü. O şehit düşen dört kişiden ikisinin sadece göğsünü açmamız yeterliydi. Daha sonra yapılacak müdahale öncesi onlara zaman kazandıracaktık, onu bile yapacak tekniğimiz yoktu. Diğer iki kişiye de kan vermemiz lazımdı, yapamadık. O akşamı unutamam, diğer doktor arkadaşlarımızla göz göze bile gelmek istemiyorduk. Sırtımızı bir duvara dayıyorduk ve savaşçılarımızın adata ölümünü izliyorduk. Çoğu zaman onlara iyileşeceklerini söylüyorduk ama o şartlarda onları kurtaramayacağımızı biliyorduk.
‘YARALI SAVAŞÇILAR BİZE MORAL VERİYORDU’
Çoğu zaman yaralı savaşçılar durumu anlayarak bize moral veriyordu. ‘Bir şey olmaz, üzülmeyin’ diyorlardı. Bazen de onları kapıdan Türkiye tarafına geçirmemize karşı çıkıyorlardı. ‘Bize ilk müdahaleyi yapın tekrar cepheye gideceğiz. Toprağımızı yaralı da olsak savunacağız’ diyen savaşçılar vardı. Yine bir savaşçının bir kolu kopmuştu ve biz müdahale etmeye çalışırken kapıdan geçmeyi reddetti ve ona gitmesi gerektiğini söylediğimizde de diğer kolunu göstererek ‘Daha kullanabileceğim bir kolum var. Kanamayı durdurun yeter, ben cepheye geri döneceğim. Bu kapıdan geçip Kobanê'yi bırakmayacağım’ dedi.
‘ÇOĞU DEFA YARALILARA BİZ KAN VERDİK’
Bu süreçte kaç doktor çalışıyordunuz?
Dr. Mihemed Emin Eli Dahiliye uzmanı: Ben de Kobanêliyim ve direnişin başında bu yana buradayım. Bu süreçte sadece dört doktor çalışıyorduk ve sürekli yer değiştiriyorduk. Bu yer değişiklikleri DAİŞ çetelerinin havan saldırıları nedeniyle yapılıyordu. Çoğu zaman doktorlar olarak yaralılara kan veriyorduk. Bir ay içerisinde ikişer defa kan verdik. Hatta daha fazla ve bu bizim içinde ciddi bir sağlık riski demekti. Bizi bu süreçte en çok zorlayan kapıda karşılaştığımız zorluklar oluyordu. Biz zaten ciddi bir ilk müdahale yapamıyorduk. Bir gece gelen yaralılarımızın yirmi bir saat bekletildiği zamanlar oldu. O zaman da çok sayıda yaralımız şehit düştü. Denilebilir ki kapıda devletin engellemeleri nedeniyle onlarca savaşçı şehit düştü.
‘BİR MEVZİ DE BİZ TUTTUK VE SONUNA KADAR SAVUNDUK’
Birbiriniz ile neler konuşuyordunuz, nasıl moral veriyordunuz?
Dr.Mihemed Arif Eli: Bir gün hastaneye yine çok sayıda yaralı geldi. Hastane küçücük bir evdi. Oraya sığamıyorduk, tüm yaralıları içeri aldık, o gün de kapı altı saat boyunca kapalı tutuldu. Biz sadece yaralılara müdahale etmiyorduk. Yaralıları kapıya da taşıyorduk. DAİŞ çeteleri, Türkiye tarafından gelen ambulansların ışığı yandığında kapıya doğru havan ve her türlü ağır silahlarla saldırıyordu. Bu sırada çoğu defa havan topları ve kurşunların hedefi oluyorduk. Çoğu kez ölümden döndük. Bazen havan toplarından yaşamını yitiren yaralılar oldu. Bu sıralarda tabi birbirimize ne olursa olsun direnmemiz gerektiğini ve halkımızın savaşan yiğit çocuklarını tedavi etmek ve yaşama döndürmek gibi bir sorumluluğumuz olduğunu hatırlatıyorduk. Hepimizin sözü vardı ne olursa olsun hastanemizi bırakmayacaktık.
Burada savaşçılarımıza ve kalan sivillere elimizden geldiğince sağlık hizmeti sunmaya devam edecektik. Bu sözümüzü tuttuk. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz. O dönemde buraya hiç doktor gelmedi. Kürdistan'ın hiçbir bölgesinden gelen olmadı. Yalnızdık, birkaç Kobanêli doktor birbirimize destek olduk ve bir mevzide sağlık alanında açtık. Mevziimizi de sonuna kadar savunduk, tuttuk ve tutmaya da devam edeceğiz.
‘KAPIDAN SALDIRI OLDUĞUNDA ÜÇ SAĞLIK ÇALIŞANI YARALANDI’
Kapıdan saldırı olduğun gün hedeflerden biri de sizlerdiniz. O günü biraz anlatabilir misiniz?
29 Kasın günü Türkiye tarafında gelen bombalı araç hastanemizi ve bizleri hedef aldı. O gün patlama ile birlikte bizim üzerimize de duvar yıkıldı. Üç arkadaşımız isabet eden parçalarla yaralandı. Bu sırada DAİŞ çetelerinin sınırın Türkiye tarafından ikinci saldırısı başladı. Biz bu sırada yaralılarla uğraşırken bir yandan da DAİŞ çeteleri ile çatıştık. Bazı arkadaşlarımız DAİŞ çetelerine karşı mevzilendi biz de bu sırada onların savunması sayesinde yaralılara müdahale ettik. İki saat boyunca hem savunmaya katıldık hem de yaralılarımıza müdahale ettik. YPG güçlerinin gelmesi ile birlikte ise DAİŞ çeteleri püskürtüldü ve biz o günü büyük bir katliama uğramaktan kurtulduk. Bu saldırıdan sonra hastanemizin yerini değiştirdik ve şu anda bulunduğumuz yere taşındık.
‘ŞU ANDA AMACIMIZ KAPIYA İHTYİAÇ DUYMADAN SAĞLIK HİZMETİ VERMEK’
Şu an da durum nedir?
Şu anda taşındığımız yer biraz daha geniş: Burada temel amacımız hasta ve yaralılarımızın Türkiye tarafına geçirilmesine ihtiyaç duymayacak bir sistem oluşturmak. Şu anda ihtiyacımız olan şey daha çok tıbbi malzeme, Kobanê'de ciddi bir ilerleme yaşandı. DAİŞ çeteleri geriletildi. Bunun sağladığı bir rahatlama var. Kobanê'de YPG/YPJ'nin ilerlemesi üzerine kentte bulunan sivillerin de sayısında ciddi bir artış var. Yine eskisi kadar olmasa da yaralanan savaşçılar oluyor. Bu durum Kobanê'yi sağlık konusunda dünyanın belki de en hassas noktalarından biri haline getiriyor. Bu anlamda Kobanê'de her zaman sağlık alanında ihtiyaçlar var. Şu anda çalışmalarımız düzenli bir hastane açma üzerine yoğunlaşıyor. Bu hastane ile kapıda yaşana bu kadar engellemenin yarattığı olumsuz durum nedeniyle, bağımlı olmaktan kurtulmayı hedefliyoruz.
Dünyanın hiç bir yerinde yaralı insanlara yönelik böyle bir uygulama yok ama maalesef Türk devleti bunu yapıyor. Biz de artık buna mahkum olmak istemiyoruz. Bunun içinde tıbbi malzeme ihtiyacımız var ve giderilmesi lazım. Şu anda her gün en azından elli sivil Kobanê'ye dönmeye başladı. Bu mutlaka sağlık alanında yeni ihtiyaçları ortaya çıkaracaktır. Malzeme eksikliği en temel sorunumuz. Herkes üç hastanemizin DAİŞ tarafından yıkıldığını ve tüm sağlık malzemelerimizin tahrip edildiğini bilmelidir ve bu temelde duyarlılık göstermelidir.
‘KOBANÊ'NİN HER TÜRLÜ SAĞLIK DESTEĞİNE İHTİYACI VAR’
Son olarak Heyva Sor Kobanê'de yeniden kuruluşunu ilan etti ve çalışmalarına başladı. Bu çalışmaların size katkısı nasıl olacak?
Dr. Mihemed Emin Eli: Heyva Sor'un yeniden faaliyetlerine başlaması siviller açısından çok iyi oldu. Heyva Sor gezici sağlık hizmeti verebiliyor. Bu anlamda sınır hattında bulunan sivil halkımızın sağlık hizmetleri konusunda bize yardımcı olabilir. Sivillerin sağlık ihtiyacı konusunda yükümüzü hafifletecektir. Yine burada Heyva Sor'un çalışması uluslararası alanda sesimizin duyurulması için önemli olacaktır. Yine son olarak insani koridorun her zaman ihtiyaç olduğunu ve acil olduğunu belirtmek istiyorum. Bu koridor sağlık malzemelerinin geçişi konusunda önemli bir yol olacaktır.
Meslektaşlarınıza bir çağrınız var mı?
Bugüne kadar yaşadığımız tüm zorlu süreçlerde yanımızda Kobanêli doktorlar dışında bir doktor görmedik. Burada gelip bizimle çalışmadılar. Meslektaşlarımızdan sahiplenme bekliyoruz. Onlar da gelip burada bu halkın mücadelesine sahip çıkmalılar. Doktorluktan da öte birer Kürt bireyi olarak doktorlarımızın Kobanê'yi sahiplenmesi gerekiyor. Bu anlamda doktor arkadaşlarımıza yönelik olumsuz bir düşünce içerisinde değiliz ancak herkesin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Kurumsal düzeyde bize bir destek yok, bugüne kadar sadece bireysel düzeyde katkılar oldu. Sağlık kurumlarının desteğini bekliyoruz. / Firatnews