HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kıyamete dek sürecek” açıklamasını Diyarbakır’dan eleştirdi. “Kıyamete kadar savaş olmamalı” diyen Demirtaş, Meclis’teki siyasi partilere saldırıların durması için görüşme çağrısı yaptı, “Parlamentoda 4 partiyiz. Önümüze bir takvim koyalım. Bir araya gelip biz bu kanı durdurabiliriz. Başaramazsak istifa edelim” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Diyarbakır’daki Yenişehir Belediyesi tarafından İplik Mahallesi’nde yapımına Mart 2014 yılında başlanan hizmet binasının açılışına katıldı.
Selahattin Demirtaş, burada gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
İstanbul Vezneciler’de 7’si polis, 12 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu mücadele kıyamete dek sürecek. Şu anda bitti biter diye bir şey yok” açıklamasını eleştiren Demirtaş, “Barış hemen yarın olmalı. Kıyamete kadar savaş olmamalı” dedi.
Siyasi parti liderlerine çağrıda bulunan Demirtaş, “Gelin dördümüz bir araya gelelim akan kanı durdurmak için görüşelim” dedi.
Demirtaş’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Ülkenin her yerine cenazaler gidiyor”
“Keşke coğrafyamızda doğal seyri içinde güvenlik ve huzur içinde yaşayabilseydik. Bugün sayılı mekanlardan birini açacağız. Ama biz bunun açılışını yaparken, ülkenin her yerine cenazeler gidiyor. Şiddet hiçbirimizin makul gördüğü, göreceği bir yöntem değil. Demokratik siyaset görevini yapmazsa, hükümet sadece bir devlet dairesine dönüşürse şiddet kaçınılmaz oluyor.
“Ölümler basiretsiz siyasetin nedenidir”
“İstanbul’daki patlamaya ilişkin ülkenin Cumhurbaşkanı ‘Kıyamete kadar böyle olacak’ tarzında açıklamalarda bulunuyor. Bugün bombalar patlıyor ve insanlar ölüyorsa bunun en büyük nedeni bu zihniyet. Ölüm Allah’ın emridir ama bu şekilde gençlerin ölümü basiretsiz siyasetin nedenidir. Kıyamete kadar değil. Bu bizim kaderimiz değil.
“Barış hemen yarın olmalı. Kıyamete kadar savaş olmamalı. Ülkemizde savaşlara alışma haline getirilmeye çalışılıyor. Bir günde savaşı durdurmak yerine kandan beslenme bir iktidar için faşizmi, şovenizmi pohpohlamak bu bir vatanseverlik olamaz. Başka bir ülkede ‘Ölümler kıyamete kadar olacak’ diyen bir Başbakan, Cumhurbaşkanı istifaya çağırılır.
“Barışın önündeki en büyük engel Cumhurbaşkanı”
“Elin, kolun, yüzün, boğazına kadar kana bulamış, barış diyen, gazetecileri, akademisyenleri tutuklatarak mı savaşı kıyamete kadar sürdürmeye çalışıyorsun? Bu savaş kıyamet kadar sürmeyecek. Bu ülkede barış isteyen herkes el ele verecek; savaştan, tabutlardan beslenen, kan gördükçe yüzüne kan gelen ruhsuz siyaset anlayışını reddedecek. Saraylar yıkılacak. O gittiği gün, barışın önü açılacak.
“Ülkenin barışı önünde en büyük engel Cumhurbaşkanıdır. Barışa tahammülü yoktur. Cenazeler olmazsa rahat olmayacak. Kan akmazsa insanlar soru sormaya başlayacak. Kan akmazsa hırsızlıkları, yolsuzlukları ortaya çıkacak. Her gün cenazelerinin gelmesi lazım ki hırsızlıklarını gündeme gelmesin. Bunun için kanın dökülmesini istiyorlar. Buna itiraz etmeyenlerin suçu günahı büyüktür.
“Çözme makamında iktidar var”
“Madem kıyamete kadar birbirimizi öldüreceğiz, madem Cizre’de, Nusaybin’de, Sur’da yıkım savaş devam edecek sen ne demeye o koltukta oturuyorsun? Anayasanın sana yüklediği bir görev var, barışı sağlamak. Sen Anayasa’nın verdiği hukuku yerine getiremeyeceksin, o zaman bütün kan senin yüzüne sıçramış. Çözme makamında olan kusura bakmasın Bese Hozat, Cemil Bayık değil. Çözüm makamında olan seçimle iş başına gelmiş iktidardır. Kürt sorununu neden çözmüyor diye PKK’ye dönecek halimiz yok. Devleti onlar yönetecekse sorun yok. Bir yandan ‘terör örgütü’ diyorsunuz bir yandan muhatap almak istemiyorsunuz, savaşın bütün sorumluluğunu seçilmiş hükümet olarak getirip PKK’ye yüklüyorsunuz.
“Seçime PKK mi girdi? Yeni anayasayı PKK mi yapacak? Savaşın sorumluluğunu kendi üstünden atmak için herkesi sorumlu tutuyor. Bu ülkede akan kanın sorumlusu hükümettir. Hesabını vermesi gereken onlardır, bizler değiliz. Bütün bu suçların vebalini ödeyeceksiniz. Bizim işimiz sizden hesap sormaktır. Öcalan’la görüşülen barış sürecinde herkes gülüyordu. Barış mı bize kazandırdı, yoksa şu günkü ölümler mi kazandırdı?
“Daha barış tam sağlanmadan burada bir canlanma sağlandı. Kentler virane, Cizre, Silopi, Nusaybin, Sur yakıldı bunlar virane bunların faturasını sadece bu kentler ödemedi. Bunların bedelini Antalya da Alanya da ödüyor.
Partilere çağrı: “Kanı durdurabiliriz”
“Parlamentoda 4 partiyiz. Önümüze bir takvim koyalım. Bir araya gelip biz bu kanı durdurabiliriz. Çözüm yol haritası çıkarabilecek cesaretliysek o koltuklara oturalım. Başaramazsak istifa edelim. Biz koltuk sevdalısı değiliz. İnsanlar ölürken demokratik siyaset kanalları tıkanacaksa bizim orada bulunmamızın zaten bir anlamı yok. Yapamazsak haysiyetli davranalım ve istifa edelim.
“Saraydakine demiyorum zaten istifa et desem kalpten gidecek. Haysiyet desem ‘O nedir?’ diyecek. Ülkenin başına bela olmuş iktidar için Ortadoğu ve ülkeyi kan gölüne çeviren birinden barış beklenmez. Eğer parlamentodakiler de onun kuyruğuna kapılıp gidecekse kimse kusura bakmasın biz HDP olarak kuyruk partisi olmayacağız. Barış için ciddiyetle çalışacağız.”