'OTOBÜSLERDE YOKSULLAR ÖLÜYOR'
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. AKP hükümetinin ulaşım politikasını eleştirerek, kitlesel ölümlere neden olan trafik kazalarını örnek gösteren Demirtaş, "Kaza oranına bakıldığında karayollarında yaşanan oranlar daha fazladır. Fakat neden demiryolları tercih edilmiyor? Van’dan, Kars’tan İstanbul’a giden yolcular, demiryolculuğu olsaydı karayolu gider miydi? Bu anlayış değişmedikçe acılı haberleri duymaya devam edeceğiz. Neden değişmiyor? Çünkü kar ediyorlar ve kendileri otobüse binmiyorlar. Yoksullar biniyor o otobüslere" dedi.
Hükümetin ‘duble yol yaptık’ diye övündüğünü hatırlatan Demirtaş, "Her yıl bir ilçe nüfusu kadar insan kazalarda yaşamını yitiriyor. Neden demiryolları yapılmıyor; bunu açıklayın. Yük taşımacılığının sadece yüzde 4’ü demiryolları ile yapılıyor. Demiryolu ile taşınsa ulaşım maliyeti yüzde 50’ye kadar düşecektir. Bunlar kader ile açıklanacak, 'şoför uyudu' ile açıklanacak şeyler değildir. Olan fakire, yoksula, emekçiye oluyor" diye konuştu.
17 Aralık Operasyonuna değinerek, Türkiye siyasetinin eskisi gibi ilerleyemez olduğunu ifade eden Demirtaş, “Gitmemesi de normal değildir. Bazı pislikler teşhir olmadan Türkiye’nin düzelmesinden söz edilemez. Türkiye siyaseti, ahlaksızlığın, iktidar, egemenlik savaşlarının dibe vurduğu bir dönemi yaşıyor. Bütün kamuoyunun bunları görmesi gerekiyor. Aksi taktirde, barış yapmak imkansızdır. Rüşvet ve yolsuzluk inkar edilerek, barış ve demokrasi inşa edilemez. Biz '17 Aralık' başladıktan bu yana temel bir ilkeyi hedef aldık. Pisliğe bulaşmış, ahlaki olarak çöküntü yaşayan hiçbir siyasi yapı yaşayamaz. Taşıdığı etiket önemli değil. Tamamından hesap sorulması gerekiyor. İlkesellik tam da budur” ifadelerini kullandı.
'CEMAAT AKP ELİYLE KORUNDU'
Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP yetkililerinin “Bir baktık ki devletin içine sızdılar" şeklinde açıklamalar yaparak toplumu yanıltmak istediklerini belirten Demirtaş, “Sanırsız ki bunlar özel yetişerek Türkiye siyasetine sızmışlar. 'Bunları hiç fark etmedik' diyorlar. Diyorlar ki, 'haberimiz yoktu bunlardan.' AKP yetkililerinin geçmişte Cemaat'e ilişkin yaptıkları övücü açıklamalar, bizzat AKP eliyle Cemaat'in nasıl korunduğunun, nasıl göklere çıkarıldığının açık itiraflardır" dedi.
Erdoğan'ın, Fethullah Gülen'e ‘Biz gurbette olanları aramızda görmek istiyoruz. Bu sıla hasreti bitmelidir’ diyerek çağrı yaptığı dönemi hatırlatan Demirtaş, ekledi: "Bunlar olmamış gibi davranıyorlar. 'Gezi' direnişinde ‘polisimiz kahramanlık destanı yazmıştır’, Başbakan’ın sarf ettiği sözler. Sanki en büyük mağdur kendileriymiş gibi bir yaygara koparıyorlar. 17 Aralık sonrasında yargı ile ilgili Başbakan’ın sözleri, ‘İçinizdeki kirlileri temizleyin.’ Eskiden cümleleri şöyleydi. 'KCK' davaları için ‘yargıya söyledik gereğini yapıyorlar’ diyen yine bu Başbakan, bu yargı ittifakıydı.”
Demirtaş, şöyle devam etti: “Bu kirli ilişkilerin sorumlusu AKP’dir, bugün de bunu söylüyoruz. Başbakan diyor ki, ‘yolsuzluk operasyonu yaparak paralel yapının üzerine örtüyorlar.’ Pelsinvanya’daki de diyor ki, ‘yolsuzluğun üzerini paralel yapı var’ diyerek örtüyorlar. Allah biliyor ki, ikisi de doğru söylüyor. Başbakan’ın da Pelsinvanya’daki de bu ülkeye yıllardır yapılanlardan ortaklardır. Başbakan yolsuzluk operasyonlarının üzerini örtmek istiyor. Diğeri de paralel yapıyı korumaya çalışıyor.
Cemaat dışında bir savcı yok mu? Neden yolsuzlukların, paralel yapıların üzerine gidilmiyor. Bu yapılanlardan hukukçular olarak rahatsız değil misiniz? Okuduğunuz hukuk metinleri buna sessiz kalmanızı mı söylüyor? Hakeza paralel yapı ile mücadele adına Terörle Mücadele’de görev yapanı Trafik Şube’ye verdiğinizde paralel yapı ile iş bitiyor mu? Yer değiştirerek mi hesap sormuş olacaksınız. Bunların yıllardır yaptıklarının hesabını sormayacak mısınız. Sadece sizin çocuklarınıza dokunmasınlar diye mi önlem alacaksınız. Anayasal suç işleyenleri neden bilgi ve belgeleriyle yargıya teslim etmiyorsunuz. Bunların derdi paralel devlete müdahale etmek değil yolsuzlukların üstünü örtmektir. Diğeri de paralel devleti korumaya çalışıyor."
'HALK 90 YILDIR ÜLKEYİ YÖNETEN BELALARDAN KURTULMAK İSTİYOR'
Demirtaş, 30 Mart'ta yapılacak seçimlere değinerek, "Neden Türkiye toplumu bunlara mecbur kalsın. Türkiye toplumu artık gözünü BDP ve HDP’ye dikmiştir” diyerek, şöyle konuştu:
“Bizler de bu sorumluluk bilinciyle çalışacağız. AKP ve ona paralel yapının artık bu ülkede umut olmadığını bu toplum görmektedir. Gittiğimiz her yerde, Türkiye artık 90 yıldır ülkeyi yöneten bu belalardan kurtulmak istiyor. Bizi artık iktidarda görmek istiyorlar. Biz iktidara gelirsek, zaten bir tane başbakanımız olmayacak. Türkiye’yi bir kadın bir erkek başbakan yönetecek. Halk kendini yönetsin istiyorlar. İktidara gelir gelmez devletin bütün nimetlerini yakınlarına peşkeş çeken belediyecilik ya da hükümetlik anlayışından bıktılar. Bizi artık iktidarda görmek istiyorlar. HDP-BDP iktidarında güçlü demokrasi inşa edilecek. Bugün başbakanın panikle yaptığı gibi 'yargıyı kendimize bağlayalım, üniversiteyi, polisi kendimize bağlayalım' derdi içinde olmayacağız. Biz yetkileri yerel yönetimlere devredeceğiz. Türkiye kendi tarihinin en az yetkili başbakan ve hükümetlerine tanıklık edecek. Nerede heykel yıkılacak, nerede stadyum yapılacak, nereye alışveriş merkezi yapılacak, park yapılacak, nereden ağaç sökülecek; bir başbakan buna karar veremeyecek. Türkiye'de halk artık bulunduğu yerden kendini yönetecek."
'ASIL FAİLLERİN ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN PARTİMİZİ İLİŞKİLENDİRİYORLAR'
Hiçbir parti ve adaya karşı 'kirli bir tezgahın' içinde olmayacaklarını, provokasyonlara gelmeyeceklerini belirten Demirtaş, bazı partilerin seçim bürolarına dönük saldırılar üzerinden partilerinin suçlanmasına değinerek, şöyle konuştu: "Biz ucuz bir parti değiliz. Ne geçmişte ne de gelecekte kendimizi kullandırdık. Kimseye tetikçilik yapmadık, yapmayız. Parti gençliğimiz de son derece bilinçli, örgütlüdür. Herkesin bu konuda söylediğine dikkat etmesi lazım. Demokratik seçim yarışı istiyoruz, herkes meydanlarda projeleriyle, fikirleriyle konuşsun. Daha fazla konuşsunlar istiyoruz, konuşsunlar ki, mal meydana çıksın! Bütün adaylar BDP'li, HDP'li adaylarla televizyona çıksın ki, fark ortaya çıksın. Ama dikkat edin; hükümet sözcüsü dahil olmak üzere doğrudan veya dolaylı bütün bu provokasyonlar partimizle ilişkilendirilmeye çalışılıyor ve birbirine saldıran, saldırtan asıl faillerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Umut ediyorum ki, benzer olaylar bir daha yaşanmadan seçim yarışı içinde oluruz."
'YA OTORİTERLEŞME YA DEMOKRATİKLEŞME'
Türkiye'nin siyasi gerilimden çıkmasının yolunu 'demokratikleşme' olarak işaret eden Demirtaş, "Polisi, savcıyı görevden almak dışında daha doğru düzgün yöntemler var. Nedir o; demokratikleşme. Dünyada dikkat edin, başına bu tür işler gelen liderlerin önünde her zaman iki yol olmuştur; ya otoriterlerşmeyi seçip baskıyı artırırlar ya demokratikleşmeyi seçip ülkesini de kendisini de kurtarırlar" dedi. Demirtaş, AKP'nin izlediği mevcut yolu ise Saddam ve Esad'ın yoluna benzetti: "Şu an AKP'nin izlediği yol; Saddam'ın, Esad'ın izlediği yola benziyor. Teşhir oldukça otoriterleşmeyi, baskıyı artırmayı tercih ediyorlar. Oysa çözüm süreci yasal zemine kavuşmazsa süreç de büyük risk ve tehlikeyle karşı karşıyadır. Eminim ki, AKP bizden daha fazla farkındadır. İşlerin iyi gitmediğinin farkındadır ve işler artık tehditle, şantajla, oyalamayla yürümüyor. Halkı kandırmaya çalışarak yürümez."
Türkiye'nin 'Gezi' direnişi ve 17 Aralık sürecini yaşadığını, dolayısıyla 'eski Türkiye' olamayacağını kaydeden Demirtaş, hükümete, "Polise, yandaş medyaya, kendinize bağlı yargı sistemine sığınarak bu ülkeyi de felaketten kurtaramazsınız, kendinizi de" mesajını verdi.
Demirtaş, "Recep Tayip Erdoğan hükümeti kendini kurtarma adına bu ülkeyi felakete sürüklemeyi göze almış görünüyor. Bu konularda yanılıyorsak eğer, bu konularda mesele bizim ifade ettiğimiz gibi değil, diyorsa hükümet, çok gecikmeden pratik adımlar atarak bizi mahcup edebilir, biz yanılmaya hazırız" dedi.
"Cemaate bağlı yargıyla AKP'ye bağlanmak istenen yargı arasında ne fark olacak" diye soran Demirtaş, "Siyasetten, bakandan talimat alan, cemaatten talimat alan yargıdan nasıl farklı olabilir ki... Anayasadaki HSYK değişikliği için 'buyurun getirin parlamentodan geçirelim' dedik. Genel Kurulda yapılan HSYK tartışması tam anlamıyla faciadır, 'geri çekin' dedik. AKP'nin bu konudaki ilkesizliği, kendini kurtarmaya dönük yaklaşımları halk tarafından görünmüyor mu? Halkı aptal mı sanıyorlar" ifadelerini kullandı.
Yargı camiasının Türkiye'de son süreçte yaşananlara karşı sessizliğini de eleştiren Demirtaş, "Yargının da bütün olup bitenler içindeki sessizliği manidar doğrusu. Yargı camiasının bütün bu olanlardan pay çıkarmıyor olması, bırakın kendilerine yönelik bu hakareti, resmen AKP'ye bağlanmak istenen yargı girişimine karşı sessiz kalması da manidardır" dedi.
'HAKİM VE SAVCILAR CEMAATİN REFERANSIYLA GÖREVE BAŞLADILAR'
Demirtaş, yargı içindeki kadrolaşmayı şu örnekle dile getirdi: "Hakim-savcı aralarında yazılı sınavda başarılı olanların yüzde doksanı sözlü sınavda elenmiştir. Başarısız olanların yüzde doksanı hakim-savcı yapılmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca hep böyle olmuş. 12 yıldır da hakim ve savcılık sınavına giren bütün gençlerden referans istenmiştir. Cemaatin referansı var mı, ona bakılmıştır. Cemaat elinde listelerle hakim ve savcı sınavları yapılan yerlerde Adalet Bakanlığına ve ilgili kurumlara liste sunmuştur; 'şunlar bizim adamımızdır' diyerek... O nedenle yargı sisteminin HSYK değişikliğiyle kurtulma şansı yoktur. Hukuk fakültelerinden başlayarak bütün sistemin değişmesi gerekir. Yargıç-hakim yetiştirme akademilerine kadar. Bu da AKP'nin yaptığı gibi onu görevden, bunu dosyadan almakla olmaz. Bu dediğimiz sistem değişikliğine bugün başlasan en erken 10 yıl sonra sonucunu alabilirsin. Bu sistemin DNA'larına kadar demokratikleşmesi en asgari en iyi bakış açısıyla 10 yıl sürer."
'AKP YENİ İTTİFAK ARAYIŞINDA'
Demirtaş, AKP ile Cemaat arasındaki güç savaşının ardından Balyoz, Ergenekon gibi davalarda yeniden yargılanmaların gündeme geldiğini vurgulayarak, ancak Kürt ve sosyalistlerin dava süreçleri için objektif bir tartışmanın yapılmadığını belirtti: "Asrın Hukuk Bürosu avukatları, ÇHD'li yönetici ve avukatlar, SDP'liler, ESP'liler, muhalif aydın, gazeteci, siyasetçi ve hukukçular; bunlar doğru düzgün mü yargılandı? Bu dosyalarla ilgili tek bir cümle kurmuyor. 'Balyoz şüphelidir, Ergenekon şüphelidir, yeniden yargılanma olmalı' diyorlar, tahliye konusunda gözlerini oraya diklmişler. Bu yeni ittifak arayışının göstergesidir. Onların masum olduklarına inandıkları yok. Bütün bu yeni dengeler içinde yeniden orduya sarılmanın, eski-yeni ordu geleneğiyle ittifak arayışlarının sonuçlarıdır. Öyle olmasaydı bütün yargılama konusunda objektif davranıp ne kadar dosya varsa -DGM dahil olmak üzere- yargılanmış ya da devam eden tüm dosyaları yeniden yargılanmak üzere sivil mahkemelere verirlerdi. Özel Yetkili Mahkemeyi kaldırırlar ve gerçekten de bir yasa değişikliğiyle TMK'yi kaldırıp demokratik, adil yargılamanın önünü açarlardı."
Hem Türkiye, hem bölge hem de barış sürecinin iyi bir noktada olmadığının altını çizen Demirtaş, "Süreç bir anda tuz ve buz olabilir. Bütün bu eleştirilerimiz Türkiye toplumun refahı ve geleceği içindir” dedi.
'SEN KİMSİN Kİ PYD İLE MÜCADELE EDİYORSUN?'
Hükümetin Rojava polisikasına da tepki göstererek, Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel'de yaptığı "PYD ile mücadele ediyoruz" şeklindeki açıklamasını hatırlatan Demirtaş, "İçerideki bütün hataları dışarıda da aynı çizgiyle, anlayışla gerçekleştirdiler. Brüksel'de Başbakan'ı dinledik. 'Suriye'de El Kaide, PYD ile mücadele ediyoruz' diyor. PYD kimdir? PYD, Türkiye veya uluslararası herhangi kurum-kuruluş tarafından 'terör örgütü' olarak mı tanımlanmıştır? Sen kimsin ki onla mücadele ediyorsun! Suriye'de Kürtlerin kurduğu resmi parti. Kent meclisleriyle kendini örgütlemeye çalışan, uluslararası alanda diplomatik kabul gören parti" diye kaydetti.
Demirtaş, Türkiye'den silah taşıdığı öğrenilen TIR'ların El Kaide'ye bağlı Irak-Şam İslam Devleti adlı örgütün kontrolündeki sınır bölgelerinden geçtiğine dikkati çekti. / anf