Konferans, Paris’te 9 Ocak günü katledilen üç Kürt kadın devrimciye adanırken, Fransa devletinin bu cinayetle ilgili ciddi bir aşama kaydedememesi eleştirildi.
Fransızların da ilgi gösterdiği konferansı Fransız ve Kürt organizasyonlardan oluşan Kürdistan ile Ulusal Dayanışma Koordinasyonu (CNKS) düzenledi. PYD Eş Başkanı Salih Müslim ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet İnsel konuşmacılar arasındaydı. Konferans 9 Ocak günü Paris'te suikastla öldürülen Sakine Cansız, Fidan Dogan ve Leyla Şaylemez için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.
SÜREÇ MÜZAKEREYE DÖNÜŞMELİ
Selahattin Demirtaş, geçen yıl elde edilen tüm kazanımları önemsediklerini ancak kalıcı bir barış için müzakere aşamasına geçilmesi gerektiğini belirtti. Tarafların bir program, takvim ve projeyle masaya oturmasının zamanının geldiğini belirten Demirtaş, Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının bu müzakereleri yürütebileceği duruma getirilmediğini, Öcalan’ın aydınlar, gazeteciler, yazarlar, KCK yetkilileri ile doğrudan İmralı’da temas kurabilmesi gerektiğini vurguladı.
ENGEL AKP
Hükümetin ise bugün açısından müzakereye başlamak konusunda henüz bir cevap vermediği belirten Demirtaş, taleplerini üç ana başlık altında değerlendirdi: Kürt dilinin tüm kamusal alanlarda sınırsız ve özgürce kullanılması, Kürt kimliğinin tanınması ve öz yönetim hakkını verilmesi. Türkiye toplumunun önemli bir kısmının çözüm sürecine hazır olduğunu anlatan Demirtaş, gelinen süreçte artık ordunun da çözümsüzlüğe bahane edilmeyeceğini dile getirdi. “Çözüm için artık tek engel AKP’nin demokrasi çıtasıdır” diyen Demirtaş, müzakere sürecinin ertelenmesinin savaşa ve şiddetin tekrar gündeme getirebileceğini için duydukları kaygıları dile getirdi.
AİLEM 17 YAŞINA KADAR KÜRT OLDUĞUMUZU SAKLADI
Konferansta konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a neden Kürtçe yerine Türkçe konuşmayı tercih ettiği soruldu. Selahattin Demirtaş soru üzerine şunları söyledi:
"Ben 17 yaşında Kürt olduğumu öğrendim. Ailem 17 yaşıma kadar Kürt olduğumuzu sakladı, Türkiye'deki baskılar ve Türkiye'deki faşizmden dolayı. Bugün Türkiye'nin en büyük Kürt partisinin eş genel başkanıyım. Konuşmamı tabii ki Kürtçe yapabilmeyi çok isterdim. Ama 20 yıldır Türkçe eğitim aldım. Bugün halkımın derdini ve sorunlarını hangi dilde en iyi anlatabiliyorsam o dili konuşuyorum. Ama ümit ediyorum ki yakın zamanda hem anadilim lehçem olan Zazaca'da hem de Kürtçe'nin Sorani ve Kurmançi lehçesinde konuşabilecek aşamaya geleceğim. Çünkü hızlı bir şekilde öğreniyorum ve öğrenmeye çalışıyorum. Bu benim utancımdan ya da çelişkimden çok Türkiye'deki Kürt sorununun hazin bir tablosudur." dedi.
Demirtaş, "Kürt ve Kürdistan gerçeğinin kabulünü evrensel insan hakları değerleri çerçevesinde talep ederken, konjonktürel olarak da bu talebin son derece meşru koşullarının oluştu. Biz torpil beklemiyoruz.Kürt ve Kürdistan gerçeği artık inkar edilmez bir şekilde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu kimlik statüsünü, kendi öz gücüyle ortaya çıkarmayı başarmıştır" ifadesini kullandı.
'TÜRKİYE'DE SÜRECİN İLERLEMESİ İÇİN AB ÜLKELERİNİN DESTEĞİNİ BEKLİYORUZ'
Avrupa Birliği ve üye ülkelere de Kürt politikalarını revize etmeleri yönünde çağrıda bulunan Demirtaş, Avrupa'nın 100 yıldır izlediği politikaların artık işlemez hale geldiğini söyledi. Demirtaş, Fransa, Almanya gibi Avrupa'nın büyük devletlerinin evrensel insan hakları değerlerine riayet etmeleri gerektiğine dikkat çekerek, "Fransız hükümetinin bu gerçekleri dikkate alan bir politika izlemesini bekliyoruz. Şu anda ciddi bir barış arayışı var, ciddi bir ateşkes var, silahlar tümden durmuş, PKK silahsızlanmaya hazır olduğunu söylüyor. Ama AB ve üye ülkelerinden Kürtlerin haklarını savunma noktasında güçlü, kararlı bir destek henüz görmüş değiliz. Türkiye'de sürecin ilerleyebilmesi için en büyük destek budur" diye konuştu.
'CİNAYETİ AYDINLATMAK FRANSA'NIN GÖREVİDİR'
Demirtaş, Paris'te öldürülen PKK'nin kurucu üyelerinden Sakine Cansız'ın da aralarında bulunduğu 3 kişinin katillerinin bulunmasının Fransa'nın görevi olduğunun altını çizerek, "Bu açığa çıkmadıkça Fransa'nın gerçekten barışı arzulayıp arzulamayacağı hep şaibeli olacaktır" dedi.
AKP'NİN İYİ NİYETLİ OLDUĞUNU SÖYLEYEMİYORUZ
Demirtaş, “Özellikle Diyarbakır ziyareti vesilesiyle şu anda tıkanmış olan çözüm sürecine, çözüm arayışlarına dair söyleyeceği şeyler önemlidir. Beklentimiz bu konuda daha açık daha cesaretlendirici, sürecin önünü açan mesajlar verebilmesi yönündedir. Umut ediyorum ki Diyarbakır ziyareti buna vesile olur” dedi. Mesut Barzani’nin deneyimli siyasetçi olduğunu söyleyen Demirtaş, “İnşallah kendisi bu konudaki Kürtlerin genel yaklaşımlarını, genel hassasiyetlerini dikkate alan bir pozisyonda olacaktır. Kendisinin de Diyarbakır ziyareti vesilesiyle vereceği mesajlar Kürtlerin birliğine hizmet etmeli, çözüm arayışlarına hizmet etmelidir. Beklentilerimiz daha çok bu yöndedir. Bunun dışındaki her türlü girişim özellikle de AKP’nin Kürtleri birbirine karşı kışkırtma, birbirine düşürme girişiminin bir devamı olacaktır” diye konuştu.
Başbakan ile Barzani buluşmasının zamanlamasına dikkat çeken Demirtaş, “AKP’nin çok da iyi niyetle bunları yaptığını gönül rahatlığıyla söyleyemiyoruz. Seçimle de bağlantısı vardır tabii” dedi.
MÜSLİM: KİMSENİN ASKERİ OLMADIK
Fransa'nın Kürtlerle ilişkisinin güçlü olmadığını ifade eden PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ise, “Umarız gelecekte düzelir. Bugün Rojava'daki mücadele, sadece Kürtler için değil, tüm Suriyeliler için. Suriye devriminde, biz başkalarının askerleri olmak istemedik. Biz Libya ve Tunus'ta yaşananları görmüştük, tanık olduk. Bunların Suriye'de de yaşanmasından endişe ettiğimiz için, savunma kararı aldık. Biz kendimizi savunuyoruz. Bugün şehit aileleri kendi çocuklarının tabutlarının altından geçerek, 'yaşasın bağımsızlık ve özgürlük' diyor. Biz bu hakikate ulaştık. Demokrasinin ne olduğunu biliyoruz, kendi yolumuzu çiziyoruz ve demokrasinin tek savunma çizgisiyiz. Biliyoruz ki Fransa halkı bizimledir" şeklinde konuştu.
FRANSIZ GAZETECİ GEZİ OLAYLARINI DEĞERLENDİRDİ
Konferansta ayrıca gazeteci Laure Marchand, Türkiye'deki Gezi olaylarından bu yana sonrasında Türkiye'deki durumu anlattı. Marchand, Olaylar sırasında 7 kişinin öldüğünü, 8 bini aşkın kişinin de yaralandığını belirtirken, eylemcilere karşı şiddet uygulayanların cezasız kaldığını hatırlattı.
Gezi olaylarıyla ilgili Ethem Sarısülük davasından örnek veren Laure Marchand, Türkiye'de 63 gazetecinin hala cezaevinde bulunduğunu kaydedederek, demokratikleşme paketinin talepleri karşılamadığını söyledi. Marchand çözüm süreciyle ilgili olarak ilk kez çift taraflı ateşkesin sağlandığını ifade ederken, Kürtlerin hükümetten jestler beklediğini dile getirdi. / Evrensel