31 Mart yerel seçimlerinde DEM Parti’nin kazandığı Van Büyükşehir Belediyesi’nde mazbata, ikinci olan AK Parti’nin adayı Abdullah Arvas’a verildi.
31 Mart seçimlerinde yüzde 55 oyla seçilen Dem Parti adayı Abdullah Zeydan’ın seçilme yeterliliği taşımadığı belirtilerek verilen karara karşı Van’da protestolar sürüyor. Zeydan, adaylık başvurusundan, başkan seçildiği seçim gününe ve seçilme hakkının geri çekildiği bugüne yaşanan hukuki süreci şöyle anlattı:
KESİNLEŞMİŞ BİR KARAR YOK: “Süreç kesinleşmedi. Yani mazbatanın AKP’li adaya verilme kararı kesin bir karar değil. Van İl Seçim Kurulu ve mahkeme başkanının itirazına rağmen, diğer iki üye kararıyla bu yönlü bir karar aldı. Dolayısıyla kesinleşen bir karar yok. Fakat bizim bu karara üç gün içerisinde Yüksek Seçim Kurulu'na itiraz etme hakkımız var. İtirazlarımız yapılıyor.
BİR TUZAKLA YÜZ YÜZE KALDIK: “Halkın iradesine çökme, halkın iradesini ortadan kaldırma, halkın iradesine pusu kurma, tuzak kurma girişimi var. Bütün bu kampanya sürecinde YSK adaylığımı kabul etmiş. Ben üç aydır kampanya yürütüyorum. Seçilme yeterliliği önünde hiçbir engel olmadığına YSK kendisi karar vermiş. Seçimleri biz kazanmışız ve böyle bir kumpasla, bir tuzakla yüz yüze kaldık.”
KARARA GEREKÇE GÖSTERİLEN HUKUKİ SÜREÇ: Ben daha önce bir mahkumiyet kararı almıştım. Şimdi bu mahkumiyet kararının infazı bitti. Memnu hakların iadesi için üzerinden geçmesi gereken 3 yıllık süre de geçti. Mahkemeye başvuru yaptım. Yaklaşık bir yıl önce mahkeme, yasaklanmış hakların iadesine karar verdi. Fakat seçilebilme yeterliliği için sadece bu kararın verilmesi yetmiyor. Bu kararın bir de kesinleşmesi gerekiyor. Şimdi bu süreçte savcılık itiraz etmedi ve temyiz yoluna gitmedi. Dolayısıyla karar da kesinleşti.
MAHKEME ‘KESİNLEŞME’ ŞERHİNİ GÖNDERDİ: Karar kesinleştikten sonra Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yasaklanmış haklarımın iade edildiği ve bunun adli sicil kaydına işlenmesi gerektiği yönünde yazı yazdı ve ‘kesinleşme’ şerhini de gönderdi. Şimdi seçimlere kadar bütün bu yasal süreçte işler yolunda yürüdü. Yerel seçimler öncesi ben adaylık başvurusunda bulundum. İl Seçim Kurulu’na seçilme yeterliliğine dair bütün belgeleri sundum.
YÜKSEK SEÇİM KURULU ADAYLIĞIMI KABUL ETTİ: Adaylık başvurumda, hem mahkeme kararını hem memnu haklarının iade edildiğine dair kararı hem de adli sicil belgemi ve kesinleşme şerhini verdim. Yüksek Seçim Kurulu da benim adaylığımı kabul etti. Zaten aksi bir durum, bir eksiklik olsaydı, İl Seçim Kurulu benim adaylığımı kabul etmezdi. YSK, benim adaylığımı listeye çıkardı, geçici listede yayınladı. Buna itirazı olan var mı diye sordu. Kimse itiraz da etmedi. Kesinleşen listeleri de askıya çıkardı ve seçilme yeterliliğinin önünde hiçbir engel olmadığına karar verip Benim adımı pusulaya yazdı.”
YÜZDE 55’LE SEÇİMİ KAZANDIM, KUSURA BAKMASINLAR: Ben seçimlere girdim. Van'da halkımız yüksek bir oy oranıyla bizleri sahiplendi. Dolayısıyla kusura bakmasınlar. Biz 14 belediyenin 14'ünde kazandık ve Van Büyükşehir'de yüzde 55,5 ile, 130 bin oy farkla kazandık. AKP'nin adayı yüzde 27 oy aldı. Her şey yolunda ilerlerken dün öğleden sonra UYAP’a veriler yüklendikten sonra öğrendik ki cuma akşamı saat 16.55’te Diyarbakır Başsavcılığı Adli Sicil Genel Müdürlüğü'nden gelen bir yazı üzerine bir iddiada bulunuyor.
BU BAHANE, TAMAMEN YASAYA AYKIRI: Memnu haklarımı iade eden mahkemeye diyor ki; ‘Sen bir yıl önce memnu haklarını iade ederken, benim bilgim olmadan kesinleşmiş bu kararı bana bildir, memnu hakların iadesi içerikli bu kararı ortadan kaldır demişsin.’ Yani bu, tamamen hukuka aykırı, yasaya aykırı bir durum. Kesinleşen kararlarda Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma, düzeltme hakkı var. Bu konuda talepte bulunabilir, mahkeme de bunu değerlendirir. Ya da başsavcılığa, “Talebe ilişkin karar kesinleşmiş, Yargıtay'a götürebilirsiniz, temyiz hakkı var” diyebilirdi. Fakat bu yola hiç gidilmeden, savcılığa bildirim yapılmamış bahanesiyle alınan bu kararın yasallığını avukatlarımız çürüttü.
İTİRAZ ETTİK AMA BURADA SİYASİ BİR TALİMAT VAR: Bu bahaneyle mahkeme savcılığın talebini kabul etmiş ve bana bir yıl önce memnu haklarımı veren mahkeme, bu ek kararla haklarımı ortadan kaldırdı. AKP hemen bu bilgiye dayanarak pazar akşamı il seçim kuruluna mazbatanın kendilerine verilmesi yönünde bir talepte bulunuyor. Biz bunu da dün öğreniyoruz. Şimdi AKP'nin bu itirazına iki üye ve il seçim kurulu başkanı şerh koyuyor, kabul etmiyor. Fakat diğer iki üye mazbatanın AKP'li adaya verilmesi yönünde bir karar alıyor. Şimdi bu karara karşı bizim itiraz ettiğimiz avukatlarımız bu süreci yürütüyorlar. Fakat burada bir siyasi talimat var.
245 BİN OYUN HER BİRİNİN ONURUNU KORUYACAĞIZ: Burada halkın iradesini tanımama, millet iradesini yok sayma meselesi var. Vicdanı olan, demokrasiden yana, adaletten yana, toplumsal barıştan yana, hukuktan yana Türkiye'de yaşayan hiçbir insan bunu kabul etmez. Dolayısıyla Van halkı da bunu kabul etmiyor, iradesine sahip çıkıyor. Biz de kabul etmiyoruz. Biz aldığımız 245 bin oyun her birinin onurunu, iradesini, haysiyetini korumak için ne gerekirse yapacağız.
EMİNİM ŞİMDİ VİCDANİ BİR MUHASEBE YAPIYORDUR: Hem toplumsal muhalefete hem de AKP'nin içerisindeki vicdanı olan insanlara sesleniyoruz. Bizim neredeyse üç katı oy aldığımız AKP’li aday hangi yüzle gidip o koltuğa oturacak? Eminim şimdi o da bir vicdani muhasebe yapıyordur. Türkiye ayağa kalkmış, bizim halkımıza karşı sorumlu olduğu iradeyi ortaya koymalı.
BU HALK BU KUMPASI KABUL ETMEZ: AKP hep ‘halk iradesi’ ifadesini dillendiriyor. Halk bir irade ortaya koydu. Van halkının ortaya koyduğu iradeye, millet iradesine saygı duyun. Bizi tercih ettiler. Bizimle ilgili hukuki bir itiraz olsa idi bunu Cumhuriyet Başsavcılığı üç ay önce yapsaydı, 6 ay önce yapsaydı ya da benim adaylık sürecim kesinleşmeden yapsaydı anlaşılırdı. Ama bunlar, büyük bir kumpasa girdiler. Bu halk bunu kabul etmez. Vicdanı olan hiç kimse kabul etmez.
‘SİYASİLER SES YÜKSELTTİ, ÖNEMLİ OLAN BUDUR’: Bugün bize doğru gelişen bu hukuksuzluğa karşı toplumsal muhalefetin birlikte ses yükseltmesi ve Türkiye'deki adaletten yana bütün kesimlerin buna itiraz etmesi lazım. Çok arayan var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ve diğer siyasi parti temsilcileri top yekün, bunu bir siyasi pusu olarak değerlendirip, ‘Halkın iradesine saygı göstereceğiz’ diyen Erdoğan'ın bu sözü yerine getirmesini beklediklerini ifade ettiler. Önemli olan da budur. Bütün siyasal, toplumsal yapıların hukuksuzluğa karşı birlikte hareket etmesidir. Halkın onuruna yapılan bu siyasi darbe girişiminin önüne geçmeli.
‘BİZ YARIN NASIL YÜZ YÜZE BAKACAĞIZ?’: Bu süreç yarın Türkiye'nin farklı yerlerine karşı da sürdürülebilir, yaşatılabilir. Biz herkesi, özellikle de iktidar adayını ve temsilcilerini aklı selime davet ediyoruz. Bu yanlıştan bir an önce dönsünler. O da buranın suyunu içmişler, havasını solumuşlar. Bu halka borçludurlar. Bu kadar hak yenmez. Bu kadar insanın iradesi, onuru ayaklar altına alınmaz. Bizim de bir onurumuz var. Bu halkın bir haysiyeti var. Diğer adayın da elini vicdanına koyması lazım. Biz yarın yüz yüze bakacağız. Nasıl bakacağız yüz yüze? Yani bu şekilde yönetimi almış bir partiye şunu sorarım; hangi yüzle bu halkın içine çıkacaksınız?” / DUVAR