Kılıçdaroğlu, “Bizim barışa, dostluğa, birlikte yaşamaya, milyonların acısını dindirmeye ihtiyacımız var” diye başladığı konuşmasında, “Türkiye’nin uygulanan yanlış politikaları sebebiyle Suriye’deki yangın büyüdü. Bu konferans bu yangını söndürmeyi, Suriye ve Türkiye arasındaki tarihsel bağları güçlendirmek ve Türk dış politikasının barışçıl temelleri oturmasına yönelik özlemimizin bir sonucudur” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi, “Amacımız bölgemizde akan kanı durdurmak ve bölge halkının geleceğe umutla bakmalarını sağlamaktır. 90 yıllık dış politikamız perişan edildi, Ortadoğu’ya mezhep eksenli bakılıyor. Yeni Anayasa’nın Suriye’nin demokratikleşmesini sağlamasını umuyoruz. Egemenlik, kayıtsız şartsız Suriye halkının olmalıdır. Türkiye çok uzun süredir terör örgütlerinin hedefindedir. Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama amacıyla Suriye’de sürdürdüğü terörle mücadelenin meşruluğuna inanıyoruz. Ancak bu mücadelenin Şam yönetimiyle ilişki kurularak sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz.”
‘KARARI SURİYE HALKI VERMELİ’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba da, yaklaşık 9 yıldır Suriye’de süren savaşa çözüm getirmek için toplanıldığına işaret ederek “Biz bu konferansı Atatürk’ün ‘Yurtta Barış Cihanda Barış’ anlayışıyla düzenliyoruz. AKP’nin mezhebi yapılar üzerinden yürüttüğü dış politika çıkmaza sürükledi. ‘Komşularla sıfır sorun’ gibi dış politika yapmaya çalışanlar, Suriye’de egemenlik kurmak isteyen ülkelerin çıkarlarına sıkıştı. Milyonlarca insan evlerinden oldu. Oysa başka devletlerin toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyan bir iktidar tarafından yönetilseydik böyle olmayacaktı. Ancak izlenen yanlış politikaların yıkımı Suriye’yle barış içinde yaşama isteğimizi azaltamaz. Suriye’nin kimin tarafından yönetileceğine yalnızca Suriye halkının karar vereceğini inanıyoruz. Bunun tüm bölgenin barışı için gerekli olduğunu savunuyoruz” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU: SAVAŞI KABULLENMEYEN SURİYELİLERE KIZAMAYIZ
İBB Başkanı İmamoğlu ise, “2011’de kaos başladığında Suriye nüfusunun önemli bir bölümü göç etmek, vatanlarından ayrılmak zorunda kaldı. İç savaşta yaşanan insanlık dramı ve şiddet o denli yürek parçalayıcı hale geldi ki, ülke tüm dünyanın ilgi odağı haline geldi. Gelinen noktada, çoğunluk kiminle savaştığını bile bilmiyor. Yanı başımızdaki dost ülkeden gelen milyonları yalnızca ülkemize almadık, ayrıca onları burada tek başlarına bıraktık. Buraya gelenleri suçlamak doğru değil. Onlar savaşı kabullenmedikleri için bizimle yaşıyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin mülteci sorununda kontrolsüz bir sürece girdiğine işaret eden İmamoğlu, “Şu an 4 milyonu aşkın göçmen ve mülteci yaşıyor. İstanbul’da 550 bin Suriyeli var denilse de, bunun 1 milyonu aştığı söyleniyor. Binlerce Suriyeli çocuk, İstanbul’da hiçbir yakını olmadan yaşıyor. 20 ila 25 bin arasında kayıtsız, 100 binden fazla da farklı ile kayıtlı Suriye mülteci İstanbul’da. Mültecilerle ilgili sağlıklı bir veriye ulaşmak zor. Ciddi bir biçimde hep birlikte çalışmalıyız. Ama uzun süre bu sorun yokmuş gibi davranıldı. Sahadan sağlıklı bilgiler toplamak için önemli koordinasyon konusunda önemli adımlar attık. Sorunun boyutunu tam olarak bilmek çözüm için şart. İBB olarak hem İstanbulluların hem de İstanbul’da yaşayan mültecilerin durumunu anlamak göç barometreleri araştırmaları başlattık” diye konuştu.
‘AMACIMIZ ÜLKELERİNE EN İYİ ŞARTLARDA DÖNMELERİ’
Mevcut sosyal politikaların yetersiz olduğunu söyleyen İmamoğlu, “Çocuk evlilikleri ve aile travmalarına sahadaki çalışmalarda tanıklık ediyoruz. Psikolojik ve manevi desteğe muhtaç acil vakalar gelişiyor. Problem insani açıdan çok derin ve kapsamlıdır. Mültecilerin sorunlarının iyileşmesi için yabancı ülkelerle ve organizasyonlarla çalışmanın gereğinin farkındayız. Bu çalışmalara başladık. Uluslararası arenada ortak akılda buluşma çabalarımız artarak sürüyor. Bu sorunu tek başımıza çözmemiz beklenemez. Sorunun nihai çözüme ulaşmasına ve insanların en iyi şartlarda ülkelerine dönmesi konusunda çalışmalar yapmalıyız, yapacağız” dedi. / DUVAR