“Dün Ankara’da kayıp yakınları ve hak savunucuları için önemli bir gelişme yaşandı. SavcılıkMehmet Ağar ve onunla birlikte 19 kişi hakkında, faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybetmelerle ilgili iddianameyi tutuklama talebiyle mahkemeye gönderdi.
“Bu dosyanın diğer dosyalar gibi takipçisi olmaya devam edeceğiz ve katillerin kayıplarımızın faillerinin cezalandırıldığını görene kadar da burada olacağız.”
“Sorumlu Ağar’dır”
Cumartesi İnsanları bugün 19 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İsmail Bahçeci için toplandı.
Kayıp İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci yolsuzluk iddialarına atıfta bulunarak çok hassas bir dönemden geçildiğini söyledi.
“Ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Buradan temiz olarak çıkacak tek kişi varsa o da bizim ezilen halkımızdır. Buradaki annelerdir. Buradaki annelere destek veren insanlardır.
“İsmail Bahçeci 24 Aralık 1994’te kaybedildiğinde, baş sorumlu Mehmet Ağar’dır. Mehmet Ağar savcılığa adliyeye hakimin karşısına çıktığında gerçeği konuştuğunda ya da konuşturulduğunda İsmail Bahçeci’nin ve o dönemde bütün kayıp insanlarımızın akıbeti belli olacaktır.
Bu devlet İsmail Bahçeci’nin ailesine evlat acısı ve kardeş acısı yaşatmıştır. Biz bunu hak etmiyoruz. Sorumluların bulunmasını adalete teslim edilmesini istiyoruz. “
İsmail Bahçeci’nin annesi Fatma Bahçeci ise “suskunluğum, kelimelerin ıstırabımı anlatmasındaki yetersizliğindendir” dedi.
“Çocuklarının dövüldüğünü gördüler”
Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin de yolsuzluk iddialarından hareketle yürütülen politikaları eleştirdi.
“Bunlar bu mecliste bu halkı yönetmektedir. Son bir haftadır basında yazılanları ve televizyonda gösterilen şeylere tanıksınız.
“Bakanın çocukları bu ülkeyi sömürmüş, çeşitli yolsuzluklarla kendi hesaplarını şişirerek kendi ekonomisini ülkenin bütçesinin üzerine çıkarmıştır.
“Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik utanmadan “bakanımız çocuğunu bu şekilde ekranda görünce mahvoldu üzüldü” diyebiliyor. Bu ülkede analar çocuklarının basının karşısında copla, sopayla, tekmeyle öldürüldüğünü gördü.
“Bu ülkede analar kurşunların çocukların kafalarına nasıl isabet ettiğini bu ekranlarda gazetelerde öğrendiler ve izlediler.
“Bunu yaparken TC’nin başbakanı bu katliamları yapanlara ‘benim polisim, valim, emniyet müdürüm görevini layıkıyla yapmıştır tebrik ediyorum’ dedi ve ikramiyeler dağıttı.
“Tek beklediğim halkın buna muhalefet etmesi buna karşı örgütlenmesi, bu aymazlığa karşı sesini yükseltmesidir.”
Ne olmuştu?
1968 Urfa doğumlu İsmail Bahçeci, 24 Aralık 1994’te, İstanbul’da, Levent civarlarında dört sivil kişiyle karga tulumba sivil bir ekip otomobiline bindirildi. Bahçeci’nin son görüldüğü yer orası, son duyulan cümlesi “Beni gözaltına alıyorlar” oldu.
Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenci olan Bahçeci, gençlik hareketinin içindeydi, Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu’nun başkanıydı, bu nedenle polisin hedefindeydi.
Defalarca gözaltına alındı. Ağır işkenceler gördü. 1991’de Adana’da sekiz gün gözaltında kalmasına rağmen bu durum yetkililerce inkar edildi.
Arandığı için evinden ayrıldı, ailesiyle haberleşmesi kesildi.
24 Aralık 1994’te ailesine İsmail’in gözaltına alındığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüğü bilgisi ulaştı.
Fatma ve Şeyhmus Bahçeci oğullarını her yerde aradı. Dönemin başbakanı Çiller ve Cumhurbaşkanı Demirel randevu taleplerini kabul etmedi. Görüştükleri İçişleri Bakanı Nahit Menteşe “dua edin de oğlunuz polislerin elinde olsun” dedi. Tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. İsmai’lin gözaltına alındığı kabul edilmedi.
24 gün sonra Ankara’da gözaltına alınan bir üniversite öğrencisi sorguda polislerin kendisine “Bahçeci’yi aldık, kaybettik, bir daha elimize düşersen senin de sonun böyle olacak” dediğini açıkladı.
İsmail kaybedildiğinde Mehmet Ağar emniyet müdürü, Necdet Menzir İstanbul emniyet müdürü, Reşat Altay İstanbul Emniyeti’nin terörle mücadele şube müdürü görevindeydi. / Binaet