Aydın Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nde inşaat mühendisi görev yapan Vildan Utku Atalay hakkında 1996’da resmi evrakta sahtecilik suçlarını işlediği gerekçesiyle dava açıldı. Yargılama sonunda Atalay hakkındaki dava zaman-aşımı gerekçesiyle düşürüldü. Dava devam ederken Atalay, 15 Temmuz 1998’de açığa alındı ve maaşı 1/3 oranında kesildi. Mühendis Atalay 2005’te kendi isteğiyle emekli oldu. 2010’da bağlı olduğu bakanlığa dilekçe veren Atalay, eksik aldığı maaşı ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi, terfi işlemlerinin yapılarak emekli keseneklerinin Emekli Sandığı’na gönderilmesi talebiyle dilekçe verdi. Başvuru üzerine bakanlık, Atalay’ın kadro ve derecesini 1. derecenin 4. kademesine yükseltti. Ayrıca Aydın Bayındırlık Müdürlüğü de kesilen maaşı 15 bin 762 TL olarak 2010’da Atalay’a ödedi. Ancak müdürlük, söz konusu maaşın faizini ödemeyi reddetti. Atalay, idare mahkemesinde açtığı davayı da kaybetti.
Enflasyon farkı ödenmeli
Bunun üzerine Atalay, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, Atalay’ın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vererek dosyayı ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Aydın 1. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine hükmetti. Mahkeme, gerekçesinde söz konusu paranın faizinin Atalay’a ödenmesi gerektiğini kaydetti. TÜİK verilerine göre başvurucunun açığa alındığı 1998 yılı temmuz ayındaki 100 TL’nin ödemenin yapıldığı 2010 Ocak ayındaki karşılığının bin 286 TL olduğu ifade edilen kararda, aradan geçen 11 yıl 6 aylık sürede gerçekleşen enflasyonun yüzde 1.186 olduğu ifade edildi. Kararda, başvurucunun emekliye ayrıldığı 2005 yılı mayıs ayındaki 100 TL’nin ödemenin yapıldığı 2010 Ocak ayındaki karşılığının ise 149 TL olduğu, aradan geçen 4 yıl 9 aylık sürede gerçekleşen enflasyon oranının yaklaşık yüzde 49 olduğuna işaret edildi.
Başvurucunun söz konusu alacakların enflasyon oranları karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlatılan kararda, “Buna karşın başvurucuya herhangi bir faiz öddemesi ise yapılmamış, faiz ödemesi yönündeki talep reddedilmiştir. Söz konusu değer kaybının oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağandışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil bir dengeyi başvurucu alyehine bozduğu kanaatine varılmıştır” denildi. / Cumhuriyet