Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Bingöl'deki saldırılardan hiç bahsetmediğini belirten Zozani, "Çünkü kendilerinin vurduğu ortaya çıktı, deşifre oldular." dedi.
İşte Adil Zozani'nin İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a yaptığı o açıklamalar....
MAL GİBİ SATILAN KIZLARINIZA SAHİP ÇIKIN
Öncelikle, HDP'nin yaptığı çağrının ne olduğuna iyi bakılması gerektiğini düşünüyorum. HDP, halka kendinize sahip çıkın çağrısı yapmıştır. Sınırın öte yakasında katledilen kardeşlerinize, evlatlarınıza, pazarda mal gibi satılan kızlarınıza sahip çıkın, bu katliamcı çeteye karşı kendinizi koruyun ve Kobani direnişine sahip çıkın çağrısı yapmıştır. HDP, bu çağrıyı yapmış olmakla kendi tarihinin en doğru tutumunu ve kararını almıştır.
HÜKUMET TALEPLERE GÖZÜNÜ KAPATTI, KULAĞINI TIKADI
HDP'nin çağrısı üzerine sokağa dökülen insanların üzerine kurşun yağdıran kitleleri, paramiliter güçleri sorgulamak yerine, bugün HDP'nin çağrısını sorgulamak vicdanla bağdaşan bir tutum olmayacaktır. Sokak eylemlerinde yaşamını yitiren insanların kim olduklarına merak edip bir baksınlar. Kendi meşru taleplerini yerine getirmek için sokağa çıkan, Kobani'de yapılmak istenen katliam girişimine karşı tutum içerisinde olan insanların sokakta katledildiğini görmüyor muyuz acaba?
HDP, başındna itibaren 15 Eylül'den itibaren, Kobani halkının karşı karşıya kaldığı katliam tehlikesini her safhada hükumetle paylaşmış ve bununla ilgili tercihlerin geliştirilmesi talebinde bulunmuştur. Başbakan düzeyinden yerel mülki idare amirlerinin düzeyine kadar pek çok safhada görüşmeler yapılmış ve tehlikenin boyutu anlatılmıştır. Yaşam koridorunun açılması istenmiştir, burada gerçekleştirilen katliama karşı seyirci kalınmaması istenmiştir. Bütün bu taleplere, bütün bu istemlere hükumet kulağını tıkayıp gözünü kapattığı için HDP son çare olarak Kobani'deki sivillerin katliama maruz kalmaması için sokak çağrısı yapmıştır.
İYİ DEĞERLENDİRMEK LAZIM
HDP'nin çağrısından Kobani direnişinin tarihini başlatmak büyük bir yanılgıdır. Kürt sokağında biriken öfkeyi, biriken kini görmeden, bugün Türkiye'de olup bitenleri yorumlamaya kalkışmak büyük bir yanılgıya sebebiyet verir. Nihayetinde bu değerlendirmeyi bu çerçevede yapanlar, bu büyük yanılgıya düşmüşlerdir, bu yanılgıdan geri dönmelerini arzu ederim.
Kobani'den Kürt coğrafyasının her iline cenaze gitti, her cenaze öfkeyi biraz daha büyüttü. Medyada Kürt kızlarının Arap pazarında nasıl pazarlandığına dair haberler yayınlanmaya başladı. Kürt halkı Afrin'den Kerkük'e kadar 1250 km'lik mesafede kendi namusunu bu çetelere karşı koruma girişimi içerisinde olmuştur. Şimdi, bütün bu olup bitenlerin, Kürt sokağı üzerinde yarattığı tazyiğin sonuçlarını iyi değerlendirmek lazım.
KÜRTLERE ZULMEDENLERİN SORGULANMASI GEREKİYOR
Yakıp yıkma meselesi nereden başlıyor. Devletin güvenlik güçlerinin şuursuzca saldırılarının başladığı noktada başlıyor. Kimse polisin sokaktaki insanlara yönelik tutumunu, örneğin İstanbul'da bir gencin çırılçıplak soyularak karşıt görüşlü çeteci grupların eline teslim edildiğini ve ona işkence yapılmasını sorgulamıyor. Kurşunla yaşamını yitiren insanları kimse sorgulamıyor. Türkiye'de hangi babayiğit çıkıp Kerboran'da, Dargeçit'de korucuların silahıyla katledilen 4 vatandaşın hesabını soruyor. Kerboran'da insanlar yakıp yıkıyor muydu, Kerboran'da, Dargeçit'de insanlar katliama maruz kalan insanlar bir yeri yakıp yıkıyorlar mıydı, yoksa basın açıklaması mı yapıyorlardı, kimse bunlara bakmıyor. Kürtler otomatik olarak suçlu olarak kabul edildiği için bu üstenci bakış Türkiye'de sorunların çıkmasına neden oluyor. Bu üstenci bakışın terk edilmesi gerekiyor. Burada suçlu olan Kürtler değildir, Kürtler baskı altındadır, saldırıya maruz kalmışlardır ve kendilerini savunmuşlardır. Kürtlere zulmedenlerin sorgulanması gerekiyor.
NİYE BİNGÖL'DEN BAHSEDİLMİYOR
Niye Bingöl'deki katliamın, provokasyonun üzerine kimse gitmiyor. Başbakan ve Cumhurbaşkanı niye Bingöl'ü unuttu, hiç lafını etmiyor, çünkü kendilerinin vurduğu ortaya çıktı, deşifre oldular. Buyursunlar, Bingöl'de bu provokasyonu yapanları bulsunlar, deşifre etsinler, Kürt sokağını provoke edenler de onlarla birlikte deşifre olmuş olacaklar. Kürtler bu konuda böyle bir suçlamaya tabii tutulamazlar, böyle bir suçlamanın insani bir tarafı olamaz.
GERÇEKTEN YİĞİTSE GİTSİN O SAVAŞSIN
Bülent Arınç'ın bu açıklaması son derece talihsiz bir açıklamadır. Biz, Ortadoğu'da savaşmayı değil, kardeşliğin ve barışın egemen olmasını arzu ediyoruz. Sayın Arınç, Başbakan yardımcısı olduğunu unutuyor galiba. Kendisi eğer bu konuda gerçekten çok yiğitse gitsin o zaman savaşsın. Biz savaşmaktan söz etmiyoruz,biz meşru savunmadan söz ediyoruz. Benliğimizi namusumuzu, kültürümüzü o çeteci güruha karşı savunmaktan söz ediyoruz, Sayın Arınç neden söz ediyor. Bu değerlendirmeyi yapabilmek için akli melekelerini yitirmiş olmaları gerekir. Lütfen akıllarını başlarına devşirsinler ve Kürt sokağını tahrik edecek açıklamalardan uzak dursunlar.
KÜRT SOKAĞINI ATEŞE VEREN AÇIKLAMAYI CUMHURBAŞKANI YAPTI
Kürt sokağını ateşe veren, tahrik eden açıklamayı Cumhurbaşkanı Antep'te "Kobani düştü, düşecek" diyerek yaptı. Herkes HDP'nin çağrısından yola çıkıyor ama kimse Cumhurbaşkanının bu tahrikkar açıklamasına değinmiyor, kimsinin içine gelmiyor. Biz ateşi söndürmeye çalıştığımız noktada, ne zaman sokağı telkin etmeye çalışsak, ne zaman gelişmeleri kontrol altına almaya çalışsak, Sayın Arınç gibi birisi çıkıyor, tahrikkar bir açıklama yapıyor, bu açıklamalarla işler yeniden çığrından çıkıyor.