Deklarasyonda, "Yaşanan son gelişmeler karşısında, halklarımızın özgürlük ve demokratik taleplerinin yaşam bulması için, halklarımıza ve insanlığa karşı sorumluluk taşıdığımızın bilinci ile savaşa karşı tutum alıyoruz" denilerek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Newroz'daki mektubuyla barış için önemli rol üstlendiğine, ancak AKP'nin üzerine düşen adımları atmadığına dikkat çekildi.
"Dolmabahçe ‘de İmralı heyeti ile hükümetin kamuoyuna açıkladığı mutabakat metni müzakere sürecine geçiş ve demokratik çözümün nihai sonuca ulaşması için tarihi bir adımdı" denilen deklarasyonda, buna rağmen Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mutabakatı tanımadığına dönük açıklamasıyla Öcalan'a tecrit uygulandığına ve sürecin bitme noktasına geldiğine vurgu yapıldı.
'HÜKÜMET-DEVLET YANLIŞTA ISRAR EDİYOR'
Deklarasyonda, "Yapılan askeri ve siyasi operasyonların erken seçimin zeminini oluşturma amaçlı olduğu kaygı ve endişelerimizi de buradan açıklamak istiyoruz" ifadeleri kullanılırken, şöyle devam edildi: "Bu gerilimli siyasi atmosferin ana nedenlerinden birinin hükümetin ve devletin Ortadoğu ve Suriye politikası olduğuna inanmaktayız. Suriye ve özellikle de Rojava Kürdistanı’na yönelik politikasının; Türkiye’de de Kürt sorununun çözüm sürecini zora ve sıkıntıya sokmaktadır. Rojava’daki halkımızın IŞİD çetelerine karşı yürüttüğü haklı ve meşru mücadelenin Türkiye hükümeti ve devleti tarafından da desteklenmesi ve sahiplenilmesi kardeşlik hukukumuzun ve birlikte yaşam ideallerimizinde bir gereği idi. Türkiye’ye ve bütün halklarımıza esas kazandıracak olanın da bütün Kürtleri kardeş ve stratejik dost gören bir devlet aklının ve politikalarının sürece yön vermesiydi. Kobane’de İŞİD çetelerine karşı verilen direnişin kazandığı uluslararası destek bu yanlıştan kurtulmak için bir fırsat olmalıyken, ne yazık ki, yanlışta ısrar edilmeye devam edilmiştir. IŞİD çetelerinin Adana ve Mersin’de gerçekleştirdiği bombalı saldırılar karşısında refleks geliştirmemenin ve güvenlik tedbirlerini almamanın, IŞİD'le YPG’yi eşleştiren politikaların sonucu, Diyarbakır’da, Kobane’de ve Suruç’ta gerçekleştirilen barbarca katliamlar olmuştur. IŞİD esas olarak bu zafiyetleri kullanmış ve değerlendirilmiştir. (...) IŞİD çetesi, Türkiye ve Kürdistan için açık bir tehdit halini almıştır. Bütün bu gerçekliklere rağmen, hükümetin ve devletin politikalarının hala yanlışta ısrar etmek olduğu gerçeği halklarımızı '90’lı yılların o ürperten sürecine geri götürmek olduğundan derin endişe duymaktayız."
PKK'ye tüm Kürdistan coğrafyasında yürütülen hava ve kara operasyonları, ormanların yakılması, yine Kürt siyasetçileri ve demokratik güçlere karşı tekrardan başlatılan siyası operasyonların kaygı ve endişe verici olduğunun ifade edildiği deklarasyonda, Kandil'deki sivil katliamı da kınandı.
TALEPLER: TAHKİM EDİLMİŞ ATEŞKES, TECRİDİN SONA ERMESİ VE SÜRECİN TEKRAR BAŞLAMASI
Tarafların barışçıl çözüm yolunun açılması için tahkim edilmiş bir ateşkes ilan etmeye çağrıldığı deklarasyonda, "Dolmabahçe sürecine yeniden dönmek, Sayın Öcalan’la kesilen diyalog sürecini müzakereye evirterek yeniden başlatmak ve ülkemizi kan gölüne ve her açıdan büyük belirsizliklere ve uçurumlara sürükleyecek yeni bir kaos ortamından kurtarmak için bütün tarafları, sağduyuya davet ediyoruz. Gerçek anlamda demokratik ve barışçıl bir çözüm sürecinin başlatılması için, Tüm Kürdistan coğrafyasındaki siyasi yapıları, grupları ve kadınları birlik ve dayanışma içerisinde hareket etmeye çağırıyoruz. Hiçbir gerekçe yapılan saldırıları ve savaşa desteği haklı gösteremez."
'HALKIMIZLA DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ'
Demokratik kamuoyunu, kurumları, siyasi partileri, aydınları, kadınları ve özgürlükçü basını yeni bir savaşa karşı tutum almaya, karşı koymaya çağıran 640 STK ve kurum, "Bütün insanlığı Kürt halkına karşı başlatılan, sonu büyük yıkımlar olacak yeni bir savaşa karşı durmaya, halkımızla dayanışmaya çağırıyoruz" dedi.