Bu hafta faiz artırımı yapılması durumunda bunun yatırımcıların güvenini kazanmaktan başka bir işe yaramayacağını savunan haber şöyle devam ediyor:
“Temmuz ayındaki toplantı döneminde Türk ekonomisi aşırı ısınıyordu, enflasyon yüzde 14,39 ile 14 yılın zirvesindeydi, cari açık da gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 7’sine denkti. Merkez Bankası’nın faiz artırmaması para politikalarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talepleriyle şekillendirildiğine yönelik şüpheleri doğrulamış oldu.
Yatırımcılar meseleyi kendi ellerine aldılar ve Türk Lirası yüzde 40’tan fazla değer kaybetti. Para birimleri bu kadar sert bir şekilde değer kaybettiğinde iki şey olur: Reel GSYH düşer ve cari açık cari fazlaya dönüşür.
Institute of International Finance’dan (Uluslararası Finans Enstitüsü) Robin Brooks, Sergi Laanu ve Uğraş Ülkü, 1980’den günümüze bir ülkenin para biriminin yüzde 30 ve üzeri değer kaybettiği dokuz olayın bu sonuçlara yol açtığını söylüyor. İlk etki tüketicilerin alım gücünü kısarak ithalatı azaltır. Bunun ardından paranın değer kaybı nedeniyle ülkede üretilen ürünler uluslararası pazarda daha rekabetçi hale gelir.
Peki ekonominin yüksek faize ihtiyacı kalmadıysa yatırımcılar neden bir artış öngörüyor? BlueBay Fon Yönetimi’nden Timothy Ash’e göre Merkez Bankası liranın değerini korumak için elinden gelen her şeyi yapmak zorunda. Ash ‘Eğer bunu yapabilirlerse IMF programı veya sermaye kontrolü olmadan bunu atlatma ihtimalleri olur’ diyor.
Geçen ay enflasyonun 17,9’a yükselmesinin ardından Merkez Bankası bir çeşit parasal sıkılaşmaya gidileceğinin işaretini vermişti. Ash, ‘Piyasaların güvenini geri kazanmak için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını göstermeleri gerekiyor’ diyor. Bunu Erdoğan’a anlatma konusunda iyi şanslar.” (Kaynak: BBC Türkçe)