‘BU POLİTİKALARIN TEMELİNDE NEFRET VAR’
Margaret Huang, Trump yönetiminin, yasağın kapsamını genişletme çabalarını hem saldırganca hem de ulusal güvenliğe zararlı bir adım olarak tanımladı: “Yaptığımız araştırmalar bu yasağın her çeşidinin ölümcül, tehlikeli ve feci sonuçlar yarattığını gösterdi. Bu politikanın temelinde nefret, beyazların üstünlüğünü savunan siyaset ve ırkçılık yatıyor” dedi.
Af Örgütü açıklamasında: “Yasağın yürürlüğe girmesinin ardından geçen üç yılda ailelerin parçalandığına, Müslüman toplulukların kaygılarının arttığına ve Müslümanlara karşı nefret suçları işlendiğine tanık olduk. Güvenli bir yere sığınmak isteyen insanlar hoş karşılanmak yerine, taahhütlerini yerine getirmeyen bir hükümet tarafından belirsizliğe mahkum edildi. ABD’ye giriş yasağı, özellikle ABD’ye sığınmanın ölüm kalım meselesi olduğu insanlar açısından bir felaket” denildi. Margeret Huang sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Hazırlanan listede bir ülke özellikle dikkat çekiyor: Myanmar’da Müslümanlar ve diğer etnik azınlıkların toplu öldürme, tecavüz ve köy yakmalar da dahil olmak üzere korkunç suçlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. İnsanlar Myanmar’daki zulümden kaçarken, ABD’nin onları ülkeye kabul etmeme kararı vicdansızlıktır.”
NE OLMUŞTU?
ABD Başkanı Trump göreve geldiği ilk hafta, Müslümanların ABD’ye girişini yasaklayan düzenlemeyi imzaladı. Bu düzenlemeyle yürürlüğe giren birçok uygulama nedeniyle aileler halen belirsizlik yaşıyor ve tehlike altında bulunuyor.
İlk günden beri bu yasağa karşı çıkan Uluslararası Af Örgütü ABD Şubesi, ABD Kongresi’ne ‘Yasağa Hayır Yasası’nı çıkartarak (Temsilciler Meclisi 2214 Sayılı Önerge/ Senato 1123 Sayılı Önerge), ilgili düzenlemeyi iptal etme çağrısı yaptı. Çağrı her iki meclis tarafından güçlü bir şekilde desteklendi. ABD’nin dört bir yanındaki UAÖ üyeleri yasağa karşı seferber oldu ve Washington’da düzenlenen protesto yürüyüşüne katıldı, Kongre’nin liderlerine ulusal çapta desteklenen bir mektup iletti, havaalanlarındaki toplulukları harekete geçirdi ve insanları haklarıyla ilgili bilgilendirmek üzere toplantılar gerçekleştirdi.
UAÖ ABD Şubesi, yasağın ardından Yemen, İran, Sudan ve diğer ülkelerden ABD’ye sığınan kişilerin ve ailelerin gördüğü zarara ilişkin onlarca vaka çalışması yaptı ve bu yasağın insanların hayatını çeşitli şekillerde nasıl darmadağın ettiğini belgeledi.
UAÖ ABD Şubesi araştırmacıları 2019’da, Lübnan ve Ürdün’e giderek araştırma ve incelemeler yaptı. Bu yasak nedeniyle düşmanca bir ortamda mahsur kalan ve sınırlandırıcı politikalara maruz bırakılmış kişilerle görüşmeler gerçekleştirdi. Kalıcı oturma iznine sahip kişiler veya haklarından yoksun bırakılan mültecilerle 50 civarında görüşme gerçekleştirdi.
Bunun üzerine yayımlanan “Karşımızda Dağ, Arkamızda Deniz” başlıklı rapor, Trump’ın ayrımcı politikalarının, tüm dünyada nüfusuna oranla en yüksek sayıda mülteciyi barındıran Lübnan ve Ürdün’den gelen sığınmacıların, yeniden yerleştirilme imkanlarını büyük ölçüde yok ettiğini belgeledi.
UAÖ ayrıca mültecilerin Lübnan’dan Suriye’ye geri gönderilmesi için erken olduğunu ayrıntılarıyla ortaya koydu. UAÖ, 2019’un sonlarına doğru “Savaş bölgesine geri gönderildiler: Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik hukuka aykırı sınır dışı uygulamaları” başlıklı bir rapor yayımlayarak, Türkiye’nin Suriyeli mültecileri ciddi tehlike altında olacakları Suriye’ye sınır dışı ettiğini de belgelemişti. / DUVAR