“DAR BÖLGE” VE “DARALTILMIŞ BÖLGE” SEÇİM SİSTEMİ
TAM OLARAK NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Türkiye demokratik bir ülkedir…
Hemen hemen her kesimin, her siyasal ideolojiye ait kişilerin sıkça kullandığı bir tabir.
Peki “demokratik ülke” ne demektir?
En kaba tabirle, halkın erkinin, yani gücünün egemen olması…Halkın, hiçbir baskı altında kalmadan, kendi ülkesinin yönetim merkezine, kendi özgür iradesiyle karar vermesi…
Ancak bugünkü koşullarda, seçme ve seçilme sistemi açısından, “demokratik ülke” tabiri biraz gölgede kalmaktadır. Çünkü % 10’luk seçim barajı, deyim yerindeyse, herkesin herkesi seçmesini engelliyor.
Şurası çok açık ve net: Seçim barajının olması, kesinlikle demokrasiyi yaralar.
Peki % 10’luk seçim barajı neden demokrasiye aykırıdır? Bunun bir çok nedeni var:
*%10’luk Baraj, demokratik hukuk devleti ilkesini ve serbest seçim hakkını ihlal etmektedir.
*Bir çok siyasi partinin parlamentoda temsil edilememesi, “adil bir temsil sorunu”nu yaratmaktadır. Denilebilir ki, seçme ve seçilme hakkı, suni olarak engellenmektedir.
*Seçmenin serbest seçim hakkı daraltılmıştır.
Bu üç nedenden ve belki de hukuken adlandıramadığımız başka nedenlerden dolayı, Türkiye’de seçim sistemi sürekli tartışılmaktadır. En son demokratikleşme paketinin açıklanmasıyla birlikte de daha çok tartışılmış ve buna paralel olan birkaç sistem gündeme getirilmiştir. Ancak gündeme getirilen sistemler bilinmiyor. Biz, demokratikleşme paketiyle birlikte ortaya atılan alternatifleri, yani “dar bölge seçim sistemini” ve “daraltılmış bölge seçim sistemini” ele alacağız.
Dar Bölge Seçim Sistemi:
Önce kaç milletvekili seçileceğine karar verilir. Sonra da seçilecek milletvekili sayısı kadar bölge seçilir. Her bölge için ayrı ayrı adaylar belirlenir. Örneğin, Türkiye’de 550 vekil seçildiği için ülke, 550 bölgeye ayrılır. Seçmenlerin, belirlenen adaylara oy vermeleri istenir. Oyların % 51’ini alan aday, o bölgenin milletvekili olur. Eğer adaylardan hiçbiri bu oranı geçmezse, ikinci turda oylama yapılır. Oylama sonucunda, o bölgeden kaç vekil seçilecekse, en yüksek oyları alan adaylar vekil seçilir, geri kalanlar elenir.
Burada dikkat edilmesi gereken ya da kargaşalığı engelleyen iki durumun göz önünde tutulması lazım. Birincisi, bölgelerin ve adayların nasıl seçileceğiyle ilgili. Somut olarak anlatmaya çalışalım. Farzedelim ülkenin nüfusu 70 milyon ve meclise 350 milletvekili seçeceğiz. Yani, her 200,000 kişiyi mecliste bir milletvekili temsil edecek. Bu durumda, ülkede 200,000 nüfuslu 350 seçim bölgesi belirlenir. Örneğin İstanbul'un Gaziosmanpaşa İlçesi’nin nüfusu 800,000 ise, ilçe 4 seçim bölgesine bölünür. Her parti bu dört bölgeden ayrı ayrı adaylarını belirler. Ya da bir şehri örnek alalım. Van ortalama 900.000 nüfuslu bir şehir. Bu şehir yaklaşık 200.000'er ile 250.000'er (küsüratları olabilir) arası 4 seçim bölgesine ayrılacak ve yine her parti her bölgeden tek aday çıkaracak. Nüfusu 200.000'den az olan bir şehir de ise (örneğin Hakkari, Muş, Bingöl, Bayburt, Bilecik, Osmaniye gibi) o şehir tek bölge olacak ve oradan 1 milletvekili seçilecek. Bu durumda seçilecek olan kişi, o bölge halkıyla içiçe olmuş, tanınan, bilinen biri olur. Bu kişi, sadece o seçim bölgesinde yaşayanları temsil eder.
İkinci dikkat edilmesi gereken nokta ise, seçimin iki turda yapılmasıdır. Seçimin iki turlu yapılması demek, bu bölgeden en çok oy alan ilk iki parti adayının, bir hafta sonra tekrar bir final seçimine girmesi demektir. Pusulada iki aday olunca, adaylardan biri mutlaka %50'den fazla oy alacağından, bölge halkının yarısından fazlasının oylarıyla seçilip meclise gönderilmiş olacaktır. Eğer bir aday bir bölgede 1. turda % 50'den fazla oy almışsa, 2.tura gerek kalmayacaktır.
Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi:
Bu modelde ise, kaba bir tabirle, geniş bölgeler daraltılır. Koltuk sayısı 5’ten fazla olan bölgeler, 5’i aşmayacak şekilde bölgelere ayrılır. Örneğin, İstanbul’da 85 vekil var. Her 5 vekil bir bölgede toplanır ve 17 seçim bölgesi oluşturulur. Her seçim bölgesi için adaylar belirlenir. Ancak burada en önemli husus şudur: Bu adaylar sadece bağımsız adaylar ve % 5 seçim barajını aşmış olan siyasi parti adayları katılabilir.
Oylama sonunda, en çok oy alan aday milletvekili olur. En çok oy alan partinin A partisi olduğunu kabul edersek, doğal olarak birinci vekil A partisinden çıkar. 2. Milletvekilini bulmak için A Partisi’nin oyları ikiye bölünür (100.000/2=50.000). 50.000 oyun üzerinde alan B partisinin adayı ikinci milletvekili olur. 3. Milletvekili için B partisinin oyları ikiye bölünür (90.000/2=45.000). 45.000 oyun üzerinde en çok oy alan A partisinin adayı alınır. 4. Milletvekili için A partisinin oyları üçe bölünür (100.000/3=33.333). 33.333 oyun üzerinde en çok oy alan B partisinin adayı alınır. 5. Milletvekili için B partisinin oyları üçe bölünür(90.000/3=30.000). 30.000 oyun üzerinde en çok oy alan C partisinin adayı alınır.
İşte en genel ve en kaba tabirleriyle, hükümetin sunduğu alternatif sistemler budur. Mevcut sistemi zaten biliyoruz.
Peki bu sistemlerin yararları ve zararları nelerdir?
Yine en kaba tabirle denilebilir ki, Dar ve Daraltılmış Seçim Sistemleri, mevcut durumu çok fazla değiştirmeyecektir. Görünürde seçim barajı kalkmış ya da indirilmiş olur, ancak uygulamada baraj devam eder. Çünkü büyük pastayı kim kaparsa, milletvekillerinin sayısını da en çok o arttıracaktır. Yani ülke genelinde, oyların büyük çoğunluğunu hangi parti ya da partiler alırsa, bu sistemler o parti ya da partilere yarayacaktır.
Bu sistemlerin her ikisinde de, milletvekili sayısı düşer. 550 olan milletvekili sayısı, muhtemelen 350-400 olacaktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki milletvekili sayısı düşer.
Bu sistemlerin birinci örneği dünyada var. Ancak Daraltılmış Seçim Sistemi, uygulanması konuşulduğu kadarıyla, dünyanın hiçbir yerinde yok.
Her iki sistemde de çok karmaşık ve net olmayan durumlar var. Örneğin başbakanı kim ve nasıl seçecek? Bakanlar kimlerden oluşacak? Hangi bölgeden kaç bakan, nasıl, neden seçilecek? Bu soruların yanıtları belirsiz.
Ayrıca, bölgelerdeki nüfusun ne kadarı ya da yüzde kaçı oy kullanırsa birinci turdan vekiller seçilmiş olacak? Oy kullanmayanların oranı ne olursa, turlar geçersiz olacak? Bu soruların da yanıtları yok.
Ancak en can alıcı sorular şunlar: Seçim bölgeleri neye göre, nasıl ve kimler tarafından belirlenecek? Bölgelerin demografik durumu, sosyo-ekonomik durumu, okur yazarlık durumu dikkate alınacak mı, alınacaksa ölçütü ne olacak?
Yani denilebilir ki Türkiye, bir çok konuda olduğu gibi, seçim sisteminde de eşi benzeri olmayan sistemler getirmekle meşgul. Oysa demokratik gelenekte ya da sistemde seçim sistemi açık, net, güvenilir ve bellidir. Herkes herkesi seçebilir. Bu kadar yalın ve kısa. Bırakalım kim kimi seçecekse, özgür iradesiyle seçsin. Baraj diye bir sorun kalmasın. Ha eğer baraja farklı kılıflar uydurulacaksa, bunun adı demokrasi olmaz, bu sistemin eşi benzeri de olmaz. Çünkü demokrasi, farklılıkların zenginliğidir. Tekdüzeliğin, tekerkliliğin, tek egemenliğin demokraside yeri yoktur. Koltuk tapusunun, “ben varsam varsınız” anlayışının da demokraside yeri yoktur. Ülkeyi kalkındırmak için, kendi iradesine güvenen herkes aday olabilir ve seçilebilir. Bunun için hiç kimse hiç kimseden korkmamalı. Herkes herkesi saymalı, herkes herkese güvenmeli, herkes herkese eşit yaklaşmalı.
Çünkü ne kadar geçmişe uzanırsa uzansın demokrasi, henüz duvağı açılmamış bir gelin gibidir. Nazlı, taze ve heyecan vericidir. Taze toprak kokusu gibi güzel, ilkyaz güneşi gibi sevdalıdır. Demokrasi bizlere şöyle seslenir: Ey insanlar, birbirlerinizle dost olun ve birbirlerinizi koşulsuz kabul edin. Yarınlarda hepinizin sesi olsun ki, yarınlarınız bir melodi güzelliğinde olsun!