Sonuçlarda sürpriz yok, beklenildiği gibi: CHP ve MHP kazanmadı, kaybetmedi. AKP kaybetti, HDP kazandı.
Özetle bu.
Şimdi herkesin konuştuğu şey, bundan sonra ne olacağı. Herkes de ne olacağını az çok biliyor. Bu yüzden bu senaryoları konuşmaya gerek yok.
Biz sadece en önemli kısmını konuşalım. Seçimin, Kürtleri ve Kürtlerin kendi aralarındaki ilişkilerini ilgilendiren kısmını…
Öncelikle Kürtler açısından seçim sonucunun önemini ve anlamını sıralayalım.
- Kürtler bu seçim sonucuyla, birliklerini dünyaya kanıtladılar. Bütün kötüleme senaryolarına rağmen, birliklerinden taviz vermediler.
- Şanın, şöhretin, malın, mülkün asla çocuklarının canlarından ve ülke huzurundan önemli olmadığını göstermiş oldular.
- Ulusal birliklerinin sınıfsal, cinsel kimliklerinden çok daha değerli olduğunu göstermiş oldular.
- Sisteme ve sistemin aktörlerine güvenmediklerini ve güvenmeyeceklerini gösterdiler.
- En hassas değerleri olan dinin, sistem tarafından kendilerine karşı silah olarak kullanıldığını fark ettiler.
- Kendilerine en yakın olanların, kendileri olduğunu fark ettiler.
Sonuçlar böyle…
HDP’nin yükselişinden çok, sistemi çıldırtan şey de bu. Artık Kürtleri kullanamayacaklarını fark ettikçe çılgına dönüyorlar.
Peki tarihte, daha önce bu durum hiç olmuş muydu?
Evet olmuştu. Ne zaman Kürtler birlik olmuşlarsa, Ortadoğu’daki bütün oyunlar onlar üzerinde oynanmıştır. Oyunu kuralına göre oynamak için de bütün sömürgeci güçler, Kürtlerin birliklerine karşı birlik olmuşlardır.
Ve Kürtlerin birliği yeniden bozulmuştur.
Şunu hiçbir zaman unutmayın!
Birlik olan Kürtlerin birliğini bozmak için bütün sistemler, iki şeyden birini yapmıştır ve yapacaktır. Birincisi “böl, parçala, yönet”. İkincisi “iti ite kırdırma metodu”.
Bugün de aynısını deneyeceklerdir.
Peki bunlar ne anlama geliyor? Tek tek anlatalım.
Sistem önce Kürtlerin inancını kullanır. Daha düne kadar dedelerimiz bize derlerdi ki, “devlete karşı gelmek günahtır”. Devleti kutsallaştırırlar ve devlete muhalif olanların yanında olmanın günah olduğunu söylerler.
Devleti kutsallaştırmanın ikinci bir yolu daha vardır: Ekonomik olarak insanları devlete köle yapmak. Sistem tarih boyunca Kürtlere bunu yapmıştır. Fabrika açmaz, ticaret yolu açmaz, tarımı ve hayvancılığı kısıtlar. Tek geçim kaynağının, devletin dediklerini yapmak olduğunu söylerler. Böylece devlet “baba” olur ve kutsallaşır.
Sonrası malum. Birilerini zenginleştirir, birilerini fakirleştirir. Devlet, halk kitlesinin içinden belli başlı kişiler seçer. Dini ağırlığı olan şéx, ağa, bey, aşiret reisi gibi…Devlet bu seçtiği aktörlere bir şekilde para kazandırır. Mesela ihalelerin tümünü onlara verir, kaçakçılığına göz yumar vs. Bu kişiler eliyle istediğini halka yaptırır. Böylece insanların bir kısmı devletçi, bir kısmı farklı olur.
Sistem, halkı bölmüştür, parçalamıştır. Bölünen ve parçalanan halkı yönetmek çok kolaydır.
Peki Kürtler artık buna kanıyor mu? Kısmen evet ama çoğunlukla hayır.
Bu yönetim biçimi etkisini yitirdiğinde, sistem en acımasız yönünü gösterir. Halkı birbirine kırdırtır.
Tarih boyunca da Kürtler üzerinde bu uygulandı. Ne zamanki Kürtler birlik için mesaj vermişlerse, sistem onları birbirine kırdırtmıştır. İşte size Şéx Said isyanı. Şéx Said ve yoldaşlarının cellatları Kürtler idi. Seyit Rıza’nın en yakınındakiler, ona karşı savaştı. Yıllarca YNK ve KDP péşmergeleri birbirini öldürdü. PKK ve KDP güçleri yıllarca birbirini öldürdü. Sistemin en vahşi ve onursuz yüzü koruculuk bu amaçla çıkarılmıştır. 90’lı yıllarda Hizbullah adı altında Kürtleri katledenler yine Kürtler idi.
Şimdi yeni bir oyunun başındayız.
Sistem Kürtlerin birliğinden korkuyor. Sadece bu ülke sistemini kastetmiyoruz. Bütün egemen sistemleri kastediyorum. Kürtlerin birliği, dünyanın dengelerini bozuyor.
Bu yüzden yeni birlik bozma oyunu oynanacaktır.
En son Diyarbakır olayı bunun en bariz örneği…
Siyasi ve fani bir takım ucuz çıkarlar için Kürtlerin birbirlerini öldürmelerine neden olmaya çalışacakları yeni bir oyun. İnanın bana bu oyun 90’lı yıllara benzemeyecektir.
Çünkü sistemin dişi, her zamankinden çok daha keskin. Çıldırmış bir sistemden her türlü kötülük beklenir. Bu yüzden hangi düşüncede olursa olsun, Kürtlerin canı ve birliği, siyasi değerlerinden çok daha üstündür. Ölen gençlerimizi hiçbir güç geri getiremez. Giden canlarımız için yüreklerimiz paramparça.
Artık bu coğrafyada o kadar çok can yitirdik ki, aklı başında olan hiç kimsenin şiddetten ve çıkar ilişkilerinden yana olmaması gerekir. Bizim davamız, insanlık davası olmalıdır. Ve insanlığın içinde bütün insanlar vardır. Her insan aynı ölçüde değerlidir.
Bu yüzden dönem, birbirimizi kucaklama ve koşulsuz kabul etme dönemidir.
Bizi birbirimize kırdırtmaya çalışan oyunlara gelmeyelim.
Çünkü dünyadaki bütün servetler, bir insandan dökülen bir damla kan kadar değerli değildir.